15 Kasım 2013 Cuma

Evrimciler, tesadüfleri sahte ilah olarak göstermeye çalışırlar (Allah'ı tenzih ederiz)

Hiç yorum yok :
Evrimciler, tesadüfleri sahte ilah olarak göstermeye çalışırlar (Allah'ı tenzih ederiz)

Darwinistlerin insanları aldatmak için kullandıkları, akıl almaz derecede mantıksız bir senaryoları vardır. Bu senaryo dahilinde olmayacak şey yok gibidir. Tek bir hücreden binlerce farklı türde canlılar meydana gelir, karadan aniden sürüngenler havalanır ve kuş olur, solucanlar zamanla insana dönüşür. Bu utanç verici senaryoda söz konusu oluşumları, dönüşümleri, değişimleri meydana getiren hayali güç ise Darwinistlere göre “tesadüflerdir”. İşte Darwinistler yıllarca insanları bu şekilde aldatmışlardır.


Evrimciler, Darwin’den hatta Sümerler’den beri bunu savunmuşlardır. Tesadüf iddiası, evrim teorisinin temelini teşkil eden büyük bir rezalet, Darwinistler açısından yüz karası bir izahtır.



Fakat bu iddianın zavallılığı, mantıksızlığı ve saçmalığı tüm dünyaya özellikle Yaratılış Atlası vesilesiyle deşifre edildikten sonra, Darwinistler bir anda ağız değiştirmişlerdir. Bu utanç verici iddiayı artık daha fazla savunarak küçük duruma düşmemek için çok daha mantıksız bir savunma psikolojisinin içine girmişlerdir. Şu anda Darwinistlere “size göre her şeyi gerçekleştiren tesadüfler mi?” denildiğinde, “biz tesadüf demedik” derler. Ardından peki “tesadüf değil de ne?” diye sorulduğunda, “bazı tesadüfi olaylar sonucunda oluşan bir süreç” gibi son derece çocukça ve bir o kadar akılsızca bir savunma içine girerler. İşte bu, Darwinistlerin dayanak noktasının ne kadar geçersiz olduğunun açık ve sarih göstergesidir.



Evrim Bilim.com eski pagan dini, evrim gerçek, evrim gerçek midir, evrim teorisi belgeseli, evrim teorisi darwin, evrim teorisi kanıtlandı, evrim teorisi kanıtları, evrim teorisi nedir, evrim teorisi video, evrim teorisini çürüten adam, evrim ve tesadüf, evrimin gerçekleşme sırası
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, detaylarla dikkati dağıtmaya çalışırlar

Hiç yorum yok :
Evrimciler, detaylarla dikkati dağıtmaya çalışırlar

Kafa karıştırıcı detaylar ve saçma haberler Darwinistlerin psikolojik savunma yöntemlerinin önemli bir parçasını oluşturur. Mantıksız detaylarla zihinleri boğmak, Darwinist hipnoz yönteminin bir parçasıdır. Darwinist yayınlarda bu amaçla verilen haberler ile asıl hedef, konu hakkında bilgisi olmayan bazı insanlara, evrimin bir sahtekarlık olduğunu unutturabilmek ve onların beyinlerini, “patatesle mi yoksa solucanla mı daha yakın akrabayız?” gibi olağanüstü derecede saçma bir soru ile meşgul edebilmektir. Darwinistler, mantıksız detayları işte bu amaç için kullanırlar.



Bir Darwinist yayında “kangurularla akrabaymışız”, “aç kaldık o yüzden dik yürümeye başladık”, “hıçkırık kurbağadan miras kalmış” şeklindeki olağanüstü derecede mantıksız haberlerin tümünün amacı dikkati dağıtmaktır. Sanki evrim ispatlanmış bir gerçekmiş de, geriye sadece hıçkırığın ortaya çıkışı sorunu kalmış gibi bir izlenim uyandırmaya çalışırlar. Yoğun olarak böyle haberlerin etkisinde kalan konu hakkında yeterince bilgisi olmayan kişiler bu telkini kolaylıkla alırlar. Bu aldatıcı haberlerin etkisiyle evrimin açıklayamadığı birkaç küçük konu kaldığını, onlara da nihayet bir açıklama getirildiğini zannederler. Darwinistlerin yıllardır sürdürdükleri kitle aldatmacası bu sistemle yürür. Kitle hipnozu bu sahte yöntemle başarılı şekilde sürdürülür.



Burada tekrar hatırlatalım:


 Darwinistler daha tek bir proteinin tesadüfen meydana gelişini açıklayamamaktadırlar.


 Getirebildikleri tek bir tane bile ara fosil yoktur.


 350 milyondan fazla fosil evrimi yerin dibine geçirmiştir.


 Canlılardaki komplekslik Darwinistlere en büyük darbelerden birini vurmuş, evrimle asla açıklayamayacakları sistemler ortaya çıkarmıştır.


 İddia ettikleri tüm fosillerin sahte olduğu ortaya çıkmış, hatta bilerek sahtekarlık yaptıkları anlaşılmıştır.


 Fosillerden, canlıların aniden ortaya çıktıkları ve milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişim geçirmedikleri açıkça anlaşılmıştır.


Bilimsel delil bunlardır. Darwinistler bunlara açıklama getiremedikleri için olağanüstü saçmalıktaki haberleri manşetten verirler. Çünkü çaresizdirler. Bilim adına ortaya çıkmış fakat hiçbir bilimsel delili olmayan sahte bir teoriyi sahtekarlık dışında başka nasıl savunacaklardır? Fakat şu sıralar bu mantıksız haberlerin de artık etkisiz olduğunu anlamış durumdadırlar. Şu anda okul çağındaki çocuklar bile, Darwinistlerin bu türden izahlarıyla karşılaştıklarında, onlardan, her şeyden önce bir proteinin ortaya çıkışının açıklamasını yapmasını beklemektedirler. Dolayısıyla aldatmacanın ömrü uzun sürmemiştir.



Evrim Bilim.com darwin teorisi yalan, darwin yalan söyledi, darwin yalan söylüyor, darwin yalanları, darwin yok evrim yalan, evrimcilere sorular, evrimcilerin cevap veremediği sorular, evrimcilerin cevaplayamadığı 20 soru, evrimcilerin cevaplayamadığı sorular, evrimcilerin itirafları harun yahya, evrimcilerin sahtekarlıkları, evrimcilerin yalanları
Devamını Okuyabilirsiniz...

14 Kasım 2013 Perşembe

Evrimciler, benzerlikleri delil olarak kullanmaya kalkarlar

Hiç yorum yok :
Evrimciler, benzerlikleri delil olarak kullanmaya kalkarlar

Darwinistler, hayatın başlangıcı konusunun teorilerini bitirdiğini, fosillerin evrimi çürütüp yok ettiğini, mutasyonların da hiçbir şekilde evrim meydana getiremeyeceğini çok iyi bildiklerinden yine insanlarda büyü etkisi meydana getirecek, bir o kadar da onlara mantıklı gibi görünecek başka bir aldatmacanın ardına sığınırlar: Canlılar arasındaki benzerlikler!


Canlılar arasındaki benzerlikler sanki evrimleşmenin bir kanıtıymış gibi sürekli olarak Darwinistler tarafından dile getirilir. Çünkü bazı insanlar genellikle bu aldatmacaya inanma eğiliminde olurlar. Maymunun insana benzerliği o kadar kesin delil havasında sunulur ki, bu telkini alan bazı insanlar hayvanat bahçesine gittiklerinde veya maymunlarla ilgili bir belgesel film seyrettiklerinde belli bir yönde kanaat geliştirirler. Öyle ki, Darwinist aldatmacadan oldukça etkilenmiş olduklarından, gördükleri canlının “biraz gelişse, tıraş olsa, iyi beslense” rahatça insana dönüşebileceğine dair basit bir mantıkla düşünmeye başlarlar. Birkaç teknik benzerlik, Darwinist telkinin yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır.



Oysa maymun ne kadar insana benzerse benzesin Allah’ın izniyle bu dünya üzerinde var olduğu sürece, maymundan farklı bir canlı olmayacak, ne kadar eğitilirse eğitilsin insana dönüşmeyecektir. Ne yaparsa yapsın, Allah’ın dilemesi dışında insanı insan yapan “ruh”a sahip olamayacaktır.


İnsanı insan yapan “ruh”udur. Bir canlı ancak ruh sahibi olduğu sürece insan vasfını kazanır. İnsan, “ben benim” diyebilen, beyninde bir görüntü oluştuğunun ve onu izlediğinin farkına varabilen şuur sahibi bir varlıktır. İnsan, fiziksel olarak neye benzerse benzesin, ruh sahibi olduğu sürece insandır. Onu, diğer tüm canlılardan ayıran en büyük gerçek budur. Darwinistler bu gerçeği örtbas etmeye çalışırlar. Oysa evrim teorisi ruhun kesin varlığı karşısında en büyük darbelerinden bir tanesini almaktadır. İşte bu sebeple, Darwinistler açısından bu konu itina ile gündeme getirilmemeye çalışılır.


Canlıların benzerliği asla evrim için bir delil değildir. Canlılar birbirlerine elbette benzerler. Her biri, aynı gezegen içinde aynı havayı solumakta, aynı elementlerin bileşiminden oluşmakta, aynı besinlerle beslenmekte, aynı ortamı paylaşmaktadırlar. Tüm canlılar, benzer muhteşem moleküler sistemlerle donatılmışlardır. Her bir sistem, sınırları oldukça hassas olan bu Dünya şartlarına mükemmel uyum sağlayacak şekilde var edilmiştir. Dolayısıyla benzerlikler, Yüce Allah’ın yaratma sanatının bir delilidir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:




Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)




Evrim Bilim.com aşk sana benzer canlı, canlı ve cansızların benzerlikleri, canlıların benzer özellikleri nelerdir, canlıların benzer ve farklı yönleri, canlıların benzer ve farklılıkları, canlıların benzer ve farklılıkları nelerdir, canlıların benzer yönleri, tüm canlılar benzer midir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, evrimi inkar edenlere kapsamlı bir sindirme politikası uygularlar

Hiç yorum yok :
Evrimciler, evrimi inkar edenlere kapsamlı bir sindirme politikası uygularlar

Darwinizm zorbalıkla, dayatmayla, sahtekarlıkla ayakta tutulur. Darwinizm’in yıllardır gündemde olmasının tek sebebi tüm dünyaya hakim bir sistem olan Darwinist diktatörlüktür. Darwinizm, bu dikta rejimi neticesinde insanlara dayatılmış, zorla, icbar yoluyla kabul ettirilmiştir. Darwinist hipnoz, insanların hiç farkına varmadığı şekillerde yaygınlaştırılmış, büyük bir kitle bu hipnozun etkisi altında kalmıştır. Bu kirli diktatörlüğün sinsi yöntemleri sonucunda Darwinizm, dünya çapında adeta reddedilemez, itiraz edilemez konuma getirilmiştir.


Darwinizm şu anda büyük oranda dünya devletlerinin koruması altındadır. Pek çok ülkede devlet kurumları tarafından desteklenir ve hatta zorla kabul ettirilir. Batıl Darwinizm dinine karşı gelenler ise yine aynı zorba yöntemlerle susturulurlar. Bunun örnekleri yüzlercedir. Yalnızca evrim teorisini eleştirdikleri için işlerinden atılan profesör ve bilim adamlarından bazıları karşı karşıya kaldıkları bu sindirme politikasını son yıllarda açıkça deşifre etmektedirler. Öğrenciler sınıfta bırakılmakta, devlet kurumlarında kıdemli kişiler kariyerlerinden olmaktadır. Üniversiteler, yalnızca Darwinist eğitimin verildiği ve yalnızca Darwinist eğitimin kabul edildiği dikta rejiminin bir parçası haline getirilmiştir.



Darwinizm’in reddi engellenmektedir, çünkü aksi takdirde batıl Darwinizm dininin savunucularının hiçbir dayanağı olmayan bu teoriyi canlı tutabilmek için bir yolu kalmamış olacaktır. Yalan, yüksek sesle söylenmekte ve bunun yalan olduğunu iddia etmek suç sayılmaktadır. Bilimsellik iddiasıyla ortaya atılan teori, bilimden tam anlamıyla uzak, resmen ve açıkça reddedilmesi engellenen, batıl, dogmatik bir inanç sistemi haline getirilmiştir. Asıl dikkat çekici olan ise, bunun göz göre göre, hiç çekinmeden yapılmasıdır.


İşte bu sebeple “Darwinizm bütün dünyada kabul ediliyor” şeklindeki hezeyanların hiçbir anlamı yoktur ve bunların hiçbir şekilde dikkate alınmaması gerekir. Darwinist diktatörlüğün sistemli ve sinsi çalışmaları, zaten böyle bir kabulu şart kılmıştır. Kimi insanlar işlerinden olmamak, kariyerlerini bırakmamak için mecburen bu sahte teoriyi kabul eder gözükmekte, öğrenciler sınıf geçebilmek için evrimi destekleyen sorulara cevap vermek zorunda kalmaktadırlar. Tarihin en geniş kapsamlı dikta uygulaması, Darwinist diktatörlük tarafından dünya çapında gerçekleştirilmektedir.



Evrim Bilim.com darwinci kişiler, darwinist diktatörlük, darwinistler, evrim bilim, evrim propagandası, evrim ve bilim, evrimci ve telkin, evrimciler, kapsamlı evrim bilgileri
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Hiç yorum yok :
Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Darwinist dikta rejiminin boyutları bilindiğinde, neden evrimin bütün dünyada destekleniyor gibi görüldüğü daha rahat anlaşılabilecektir. İnsanların bir kısmı genellikle kalabalığın yaptığı şeylerin makuliyetine inanırlar. Kalabalığı haklı bulmak isterler. Halk arasındaki “uydum kalabalığa” lafı bu anlayışın ürünüdür. Oysa Kuran’da, “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar…” (En’am Suresi, 116) ayetinde belirtildiği gibi çoğunluk, çoğu zaman, Allah yolundan saptırıcı bir kitle telkinine sahiptir. Çoğunluğa değil, Kuran’a ve vicdana uymak esastır. Dünya savaşları sırasında kitleleri ölüme götüren, Hitler Almanya’sını, Mussolini İtalya’sını, komünist Rusya’yı kana bulayan, yine bu kalabalık psikolojisidir. Kökenini Darwinist ideolojinin oluşturduğu bu çarpık zihniyet, yalnızca bu Dünya Savaşları ve onların kirli etkileri sonucunda 200 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. İşte Darwinizm konusunda da insanları en fazla aldatan unsurlardan bir tanesi bu kalabalık kültürüdür.



Peki bütün mantıksızlığına rağmen, çoğunluğun Darwinizm’i benimsemesi nasıl sağlanmıştır? Bunun sebepleri şunlardır:


a. Darwinizm, dönemin ateist masonları tarafından teşkilatlı şekilde organize edilmiş batıl bir inanç sistemidir. Başlangıcından şu aşamaya kadar bütün gelişimi bu organize plan dahilinde gerçekleşmiştir.


b. Ateist masonlar, tekellerine aldıkları bazı basın yayın araçları yoluyla ilk başta oldukça tepki çeken evrim fikrini derinden ve sessizce yaymışlar, bir kitle hipnozu meydana getirmişlerdir.


c. Ateist masonların tekelindeki dergiler, gazeteler, televizyonlar ve diğer yayın organları vasıtasıyla, evrimin bir gerçek olduğuna dair aldatıcı telkin verilmiştir. Bu telkin halen devam etmektedir.


d. İnsanlar üzerinde büyü etkisi oluşturabilmek için sahte resimler, rekonstrüksiyonlar, sahte fosiller, sahte çizimler oluşturup görsel telkin metodları geliştirmişlerdir.


e. Tarihin en büyük sahtekarlığı olmasına rağmen evrimi, okul müfredatlarına bir bilimmiş gibi dahil etmişlerdir.


f. Ateist masonların tekelindeki Darwinist diktatörlük bütün dünyada evrimi koruması altına almış, bazı devlet yönetimleri bu koruyuculuğu bizzat üstlenmiştir. Evrime karşı gelmek adeta bir milli suç sayılmış, insanlar, okullar, idareler bu sebeple mahkemeye verilmiştir.


g. Evrime karşı gelenler sindirilmişler, susturulmuşlar, işlerinden edilmişlerdir. Evrim, itiraz edilemez bir konuma getirilmiştir.


h. Bilim, tümüyle evrimi reddetmiş olmasına rağmen, evrime inananları bilimsel, inanmayanları bilim dışı ilan etmişler ve bu telkin sonucunda evrimi reddedenlerin toplumdan dışlanmasını sağlamışlardır.


Görüldüğü gibi Darwinizm, bilimsel olduğu için değil, tamamen dayatma yoluyla telkin edildiği ve Darwinist diktatörlük tarafından korunduğu için dünyada destek bulmuştur. Çoğunluğun bu sahte teoriyi destekliyor görünmesi insanları aldatmamalıdır. Çünkü bu insanların bir kısmı, Darwinizm’in dünya çapında yaşanan tarihin en büyük sahtekarlığı olduğunu bilmemekte, bir kısmı ise işini kaybetmemek veya çevrenin tepkisini çekmemek için Darwinizm’i destekliyor gözükmektedir.


Elbette bu insanlar arasında -azınlık da olsa- Darwinizm’i bir ideoloji, sahte bir din olarak benimseyen kişiler de bulunmaktadır. Bu kişiler, Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi zaten Allah’ın varlığını reddetmek ve batıl olana uymak için yaratılmışlardır. Kuran’a göre bu insanlar, mucizeler dahi görseler inanmayacaklardır. O yüzden böyle kişilerin varlığı insanları aldatmamalıdır. Yüce Allah Kuran’da bu insanları şöyle tanıtır:



Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En’am Suresi, 111)


Kuran’da açıkça tanıtılan bu insanlar, aslında yaptıklarının yanlış olduğunu bilmektedirler. Darwinizm’in sahte ve yanlış olduğunun, kendilerini ve tüm varlıkları Yaratan’ın Yüce Allah olduğunun farkındadırlar. Fakat onlar, Kuran’da bildirildiği gibi vicdanları kabul ettiği halde, büyüklük içinde olmalarından dolayı itiraz ve inkar içindedirler. Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur:



Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)



Evrim Bilim.com evrim düşüncesinin gelişimi, evrim düşüncesinin tarihi, evrimci kitleler, evrimsel düşünce, kalabalık anlamı, kalabalık görmek, kalabalık sesi, kalabalık ve mutlu
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Hiç yorum yok :
Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Darwinist dikta rejiminin boyutları bilindiğinde, neden evrimin bütün dünyada destekleniyor gibi görüldüğü daha rahat anlaşılabilecektir. İnsanların bir kısmı genellikle kalabalığın yaptığı şeylerin makuliyetine inanırlar. Kalabalığı haklı bulmak isterler. Halk arasındaki “uydum kalabalığa” lafı bu anlayışın ürünüdür. Oysa Kuran’da, “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar…” (En’am Suresi, 116) ayetinde belirtildiği gibi çoğunluk, çoğu zaman, Allah yolundan saptırıcı bir kitle telkinine sahiptir. Çoğunluğa değil, Kuran’a ve vicdana uymak esastır. Dünya savaşları sırasında kitleleri ölüme götüren, Hitler Almanya’sını, Mussolini İtalya’sını, komünist Rusya’yı kana bulayan, yine bu kalabalık psikolojisidir. Kökenini Darwinist ideolojinin oluşturduğu bu çarpık zihniyet, yalnızca bu Dünya Savaşları ve onların kirli etkileri sonucunda 200 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. İşte Darwinizm konusunda da insanları en fazla aldatan unsurlardan bir tanesi bu kalabalık kültürüdür.



Peki bütün mantıksızlığına rağmen, çoğunluğun Darwinizm’i benimsemesi nasıl sağlanmıştır? Bunun sebepleri şunlardır:


a. Darwinizm, dönemin ateist masonları tarafından teşkilatlı şekilde organize edilmiş batıl bir inanç sistemidir. Başlangıcından şu aşamaya kadar bütün gelişimi bu organize plan dahilinde gerçekleşmiştir.


b. Ateist masonlar, tekellerine aldıkları bazı basın yayın araçları yoluyla ilk başta oldukça tepki çeken evrim fikrini derinden ve sessizce yaymışlar, bir kitle hipnozu meydana getirmişlerdir.


c. Ateist masonların tekelindeki dergiler, gazeteler, televizyonlar ve diğer yayın organları vasıtasıyla, evrimin bir gerçek olduğuna dair aldatıcı telkin verilmiştir. Bu telkin halen devam etmektedir.


d. İnsanlar üzerinde büyü etkisi oluşturabilmek için sahte resimler, rekonstrüksiyonlar, sahte fosiller, sahte çizimler oluşturup görsel telkin metodları geliştirmişlerdir.


e. Tarihin en büyük sahtekarlığı olmasına rağmen evrimi, okul müfredatlarına bir bilimmiş gibi dahil etmişlerdir.


f. Ateist masonların tekelindeki Darwinist diktatörlük bütün dünyada evrimi koruması altına almış, bazı devlet yönetimleri bu koruyuculuğu bizzat üstlenmiştir. Evrime karşı gelmek adeta bir milli suç sayılmış, insanlar, okullar, idareler bu sebeple mahkemeye verilmiştir.


g. Evrime karşı gelenler sindirilmişler, susturulmuşlar, işlerinden edilmişlerdir. Evrim, itiraz edilemez bir konuma getirilmiştir.


h. Bilim, tümüyle evrimi reddetmiş olmasına rağmen, evrime inananları bilimsel, inanmayanları bilim dışı ilan etmişler ve bu telkin sonucunda evrimi reddedenlerin toplumdan dışlanmasını sağlamışlardır.


Görüldüğü gibi Darwinizm, bilimsel olduğu için değil, tamamen dayatma yoluyla telkin edildiği ve Darwinist diktatörlük tarafından korunduğu için dünyada destek bulmuştur. Çoğunluğun bu sahte teoriyi destekliyor görünmesi insanları aldatmamalıdır. Çünkü bu insanların bir kısmı, Darwinizm’in dünya çapında yaşanan tarihin en büyük sahtekarlığı olduğunu bilmemekte, bir kısmı ise işini kaybetmemek veya çevrenin tepkisini çekmemek için Darwinizm’i destekliyor gözükmektedir.


Elbette bu insanlar arasında -azınlık da olsa- Darwinizm’i bir ideoloji, sahte bir din olarak benimseyen kişiler de bulunmaktadır. Bu kişiler, Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi zaten Allah’ın varlığını reddetmek ve batıl olana uymak için yaratılmışlardır. Kuran’a göre bu insanlar, mucizeler dahi görseler inanmayacaklardır. O yüzden böyle kişilerin varlığı insanları aldatmamalıdır. Yüce Allah Kuran’da bu insanları şöyle tanıtır:



Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En’am Suresi, 111)


Kuran’da açıkça tanıtılan bu insanlar, aslında yaptıklarının yanlış olduğunu bilmektedirler. Darwinizm’in sahte ve yanlış olduğunun, kendilerini ve tüm varlıkları Yaratan’ın Yüce Allah olduğunun farkındadırlar. Fakat onlar, Kuran’da bildirildiği gibi vicdanları kabul ettiği halde, büyüklük içinde olmalarından dolayı itiraz ve inkar içindedirler. Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur:



Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)



Evrim Bilim.com evrim düşüncesinin gelişimi, evrim düşüncesinin tarihi, evrimci kitleler, evrimsel düşünce, kalabalık anlamı, kalabalık görmek, kalabalık sesi, kalabalık ve mutlu
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Hiç yorum yok :
Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Darwinist dikta rejiminin boyutları bilindiğinde, neden evrimin bütün dünyada destekleniyor gibi görüldüğü daha rahat anlaşılabilecektir. İnsanların bir kısmı genellikle kalabalığın yaptığı şeylerin makuliyetine inanırlar. Kalabalığı haklı bulmak isterler. Halk arasındaki “uydum kalabalığa” lafı bu anlayışın ürünüdür. Oysa Kuran’da, “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar…” (En’am Suresi, 116) ayetinde belirtildiği gibi çoğunluk, çoğu zaman, Allah yolundan saptırıcı bir kitle telkinine sahiptir. Çoğunluğa değil, Kuran’a ve vicdana uymak esastır. Dünya savaşları sırasında kitleleri ölüme götüren, Hitler Almanya’sını, Mussolini İtalya’sını, komünist Rusya’yı kana bulayan, yine bu kalabalık psikolojisidir. Kökenini Darwinist ideolojinin oluşturduğu bu çarpık zihniyet, yalnızca bu Dünya Savaşları ve onların kirli etkileri sonucunda 200 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. İşte Darwinizm konusunda da insanları en fazla aldatan unsurlardan bir tanesi bu kalabalık kültürüdür.



Peki bütün mantıksızlığına rağmen, çoğunluğun Darwinizm’i benimsemesi nasıl sağlanmıştır? Bunun sebepleri şunlardır:


a. Darwinizm, dönemin ateist masonları tarafından teşkilatlı şekilde organize edilmiş batıl bir inanç sistemidir. Başlangıcından şu aşamaya kadar bütün gelişimi bu organize plan dahilinde gerçekleşmiştir.


b. Ateist masonlar, tekellerine aldıkları bazı basın yayın araçları yoluyla ilk başta oldukça tepki çeken evrim fikrini derinden ve sessizce yaymışlar, bir kitle hipnozu meydana getirmişlerdir.


c. Ateist masonların tekelindeki dergiler, gazeteler, televizyonlar ve diğer yayın organları vasıtasıyla, evrimin bir gerçek olduğuna dair aldatıcı telkin verilmiştir. Bu telkin halen devam etmektedir.


d. İnsanlar üzerinde büyü etkisi oluşturabilmek için sahte resimler, rekonstrüksiyonlar, sahte fosiller, sahte çizimler oluşturup görsel telkin metodları geliştirmişlerdir.


e. Tarihin en büyük sahtekarlığı olmasına rağmen evrimi, okul müfredatlarına bir bilimmiş gibi dahil etmişlerdir.


f. Ateist masonların tekelindeki Darwinist diktatörlük bütün dünyada evrimi koruması altına almış, bazı devlet yönetimleri bu koruyuculuğu bizzat üstlenmiştir. Evrime karşı gelmek adeta bir milli suç sayılmış, insanlar, okullar, idareler bu sebeple mahkemeye verilmiştir.


g. Evrime karşı gelenler sindirilmişler, susturulmuşlar, işlerinden edilmişlerdir. Evrim, itiraz edilemez bir konuma getirilmiştir.


h. Bilim, tümüyle evrimi reddetmiş olmasına rağmen, evrime inananları bilimsel, inanmayanları bilim dışı ilan etmişler ve bu telkin sonucunda evrimi reddedenlerin toplumdan dışlanmasını sağlamışlardır.


Görüldüğü gibi Darwinizm, bilimsel olduğu için değil, tamamen dayatma yoluyla telkin edildiği ve Darwinist diktatörlük tarafından korunduğu için dünyada destek bulmuştur. Çoğunluğun bu sahte teoriyi destekliyor görünmesi insanları aldatmamalıdır. Çünkü bu insanların bir kısmı, Darwinizm’in dünya çapında yaşanan tarihin en büyük sahtekarlığı olduğunu bilmemekte, bir kısmı ise işini kaybetmemek veya çevrenin tepkisini çekmemek için Darwinizm’i destekliyor gözükmektedir.


Elbette bu insanlar arasında -azınlık da olsa- Darwinizm’i bir ideoloji, sahte bir din olarak benimseyen kişiler de bulunmaktadır. Bu kişiler, Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi zaten Allah’ın varlığını reddetmek ve batıl olana uymak için yaratılmışlardır. Kuran’a göre bu insanlar, mucizeler dahi görseler inanmayacaklardır. O yüzden böyle kişilerin varlığı insanları aldatmamalıdır. Yüce Allah Kuran’da bu insanları şöyle tanıtır:



Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En’am Suresi, 111)


Kuran’da açıkça tanıtılan bu insanlar, aslında yaptıklarının yanlış olduğunu bilmektedirler. Darwinizm’in sahte ve yanlış olduğunun, kendilerini ve tüm varlıkları Yaratan’ın Yüce Allah olduğunun farkındadırlar. Fakat onlar, Kuran’da bildirildiği gibi vicdanları kabul ettiği halde, büyüklük içinde olmalarından dolayı itiraz ve inkar içindedirler. Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur:



Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)



Evrim Bilim.com evrim düşüncesinin gelişimi, evrim düşüncesinin tarihi, evrimci kitleler, evrimsel düşünce, kalabalık anlamı, kalabalık görmek, kalabalık sesi, kalabalık ve mutlu
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Hiç yorum yok :
Evrimciler, büyük bir kalabalık kitlenin evrime inandığı yalanını telkin ederler

Darwinist dikta rejiminin boyutları bilindiğinde, neden evrimin bütün dünyada destekleniyor gibi görüldüğü daha rahat anlaşılabilecektir. İnsanların bir kısmı genellikle kalabalığın yaptığı şeylerin makuliyetine inanırlar. Kalabalığı haklı bulmak isterler. Halk arasındaki “uydum kalabalığa” lafı bu anlayışın ürünüdür. Oysa Kuran’da, “Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar…” (En’am Suresi, 116) ayetinde belirtildiği gibi çoğunluk, çoğu zaman, Allah yolundan saptırıcı bir kitle telkinine sahiptir. Çoğunluğa değil, Kuran’a ve vicdana uymak esastır. Dünya savaşları sırasında kitleleri ölüme götüren, Hitler Almanya’sını, Mussolini İtalya’sını, komünist Rusya’yı kana bulayan, yine bu kalabalık psikolojisidir. Kökenini Darwinist ideolojinin oluşturduğu bu çarpık zihniyet, yalnızca bu Dünya Savaşları ve onların kirli etkileri sonucunda 200 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. İşte Darwinizm konusunda da insanları en fazla aldatan unsurlardan bir tanesi bu kalabalık kültürüdür.



Peki bütün mantıksızlığına rağmen, çoğunluğun Darwinizm’i benimsemesi nasıl sağlanmıştır? Bunun sebepleri şunlardır:


a. Darwinizm, dönemin ateist masonları tarafından teşkilatlı şekilde organize edilmiş batıl bir inanç sistemidir. Başlangıcından şu aşamaya kadar bütün gelişimi bu organize plan dahilinde gerçekleşmiştir.


b. Ateist masonlar, tekellerine aldıkları bazı basın yayın araçları yoluyla ilk başta oldukça tepki çeken evrim fikrini derinden ve sessizce yaymışlar, bir kitle hipnozu meydana getirmişlerdir.


c. Ateist masonların tekelindeki dergiler, gazeteler, televizyonlar ve diğer yayın organları vasıtasıyla, evrimin bir gerçek olduğuna dair aldatıcı telkin verilmiştir. Bu telkin halen devam etmektedir.


d. İnsanlar üzerinde büyü etkisi oluşturabilmek için sahte resimler, rekonstrüksiyonlar, sahte fosiller, sahte çizimler oluşturup görsel telkin metodları geliştirmişlerdir.


e. Tarihin en büyük sahtekarlığı olmasına rağmen evrimi, okul müfredatlarına bir bilimmiş gibi dahil etmişlerdir.


f. Ateist masonların tekelindeki Darwinist diktatörlük bütün dünyada evrimi koruması altına almış, bazı devlet yönetimleri bu koruyuculuğu bizzat üstlenmiştir. Evrime karşı gelmek adeta bir milli suç sayılmış, insanlar, okullar, idareler bu sebeple mahkemeye verilmiştir.


g. Evrime karşı gelenler sindirilmişler, susturulmuşlar, işlerinden edilmişlerdir. Evrim, itiraz edilemez bir konuma getirilmiştir.


h. Bilim, tümüyle evrimi reddetmiş olmasına rağmen, evrime inananları bilimsel, inanmayanları bilim dışı ilan etmişler ve bu telkin sonucunda evrimi reddedenlerin toplumdan dışlanmasını sağlamışlardır.


Görüldüğü gibi Darwinizm, bilimsel olduğu için değil, tamamen dayatma yoluyla telkin edildiği ve Darwinist diktatörlük tarafından korunduğu için dünyada destek bulmuştur. Çoğunluğun bu sahte teoriyi destekliyor görünmesi insanları aldatmamalıdır. Çünkü bu insanların bir kısmı, Darwinizm’in dünya çapında yaşanan tarihin en büyük sahtekarlığı olduğunu bilmemekte, bir kısmı ise işini kaybetmemek veya çevrenin tepkisini çekmemek için Darwinizm’i destekliyor gözükmektedir.


Elbette bu insanlar arasında -azınlık da olsa- Darwinizm’i bir ideoloji, sahte bir din olarak benimseyen kişiler de bulunmaktadır. Bu kişiler, Allah’ın Kuran’da bildirdiği gibi zaten Allah’ın varlığını reddetmek ve batıl olana uymak için yaratılmışlardır. Kuran’a göre bu insanlar, mucizeler dahi görseler inanmayacaklardır. O yüzden böyle kişilerin varlığı insanları aldatmamalıdır. Yüce Allah Kuran’da bu insanları şöyle tanıtır:



Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (En’am Suresi, 111)


Kuran’da açıkça tanıtılan bu insanlar, aslında yaptıklarının yanlış olduğunu bilmektedirler. Darwinizm’in sahte ve yanlış olduğunun, kendilerini ve tüm varlıkları Yaratan’ın Yüce Allah olduğunun farkındadırlar. Fakat onlar, Kuran’da bildirildiği gibi vicdanları kabul ettiği halde, büyüklük içinde olmalarından dolayı itiraz ve inkar içindedirler. Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurur:



Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Suresi, 14)



Evrim Bilim.com evrim düşüncesinin gelişimi, evrim düşüncesinin tarihi, evrimci kitleler, evrimsel düşünce, kalabalık anlamı, kalabalık görmek, kalabalık sesi, kalabalık ve mutlu
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, topluluktan dışlama tehdidi ile taraftarlarını kaybetmemeye çabalarlar

Hiç yorum yok :
Evrimciler, topluluktan dışlama tehdidi ile taraftarlarını kaybetmemeye çabalarlar

Darwinizm, Darwinist diktatörlük tarafından 150 yıldır kapsamlı bir koruma altında bulunmakta, bazı devletlerin kanunları tarafından himaye altına alınmakta, teoriyi kabul edenler övülüp, teoriyi reddedenler işlerinden atılmakta ve,okullarda dayatma zoruyla okutulmaktadır. Dolayısıyla böyle bir ortamda bir kişinin Darwinizm’i reddettiğini açıkça ifade etmesi çok kolay değildir. Böyle kişiler; Darwinist telkinin yoğun etkisi altındaki insanlar tarafından aniden dışlanır ve uzaklaştırılırlar. İşte bu, Darwinist diktatörlüğün taraftarlarını kaybetmemek için kullandığı psikolojik caydırma metodlarının en başlıcalarındandır.


Hayatı boyunca evrim konusunda ihtisas yapmış ve profesörlüğe kadar yükselmiş bir kişinin, günün birinde Darwinizm’i reddettiğini, evrimin geçersizliğini gördüğünü açıklaması büyük bir olaydır. Eğer bir profesör artık evrimi reddettiğini açıklarsa; bütün kariyerinin sona ermiş olacağını, üniversitedeki popüler görevinden atılacağını, çoğunluğunu Darwinistlerin oluşturduğu arkadaş çevresinin büyük bir hızla kendisini terk edeceğini ve bunun yanında da oldukça yoğun bir aleyhte propagandaya maruz kalacağını da bilir. Bu her zaman böyle olmuştur. Daha önce örneklerini verdiğimiz profesörler tam olarak bu sebeple işlerinden ve yakın çevrelerinden olmuşlardır. Kimileri hakkında, tekrar iş bulamaması için internet üzerinden çirkin bir tanıtım kampanyası başlatılırken, kimileri işverenleri tarafından “entelektüel terörist” ilan edilmiştir.



Yıllarını bir evrimci olarak geçirmiş hatta bu yönde kariyer yapmış biri için evrim teorisini reddetmek bu kişinin yaşamında önemli değişiklikleri beraberinde getirir. Böyle bir kişi için Darwinizm’in beraberinde getirdiği tüm belalı ideolojiler bir anda geçersiz hale gelir. Komünistlik, ateistlik ve bunun gibi pek çok sapkın inancın bir anda hiçbir değeri kalmaz. Bir satanist Darwinizm’in geçersizliğini gördüğü anda onun için satanist olmanın bir manası yoktur artık. Acımasızca insanları katledebilen bir terörist, Darwinizm’in geçersizliğini anladığında bir anda yaptığı şeyin ne kadar mantıksız ve vicdansızca olduğunu fark eder. İnsanları öldürmeyi meşru kılan sapkın ideolojik dayanak, bir anda kül olup uçmuştur. Dolayısıyla Darwinizm’i reddetmek, hayatını bu sapkın ideolojiye dayandırmış olan insanların tüm bakış açılarını, tüm değerlerini, tüm yaşamlarını değiştirir.


Darwinizm’i reddedenlere yönelik bu dışlama politikası, Darwinistlerin sarıldığı belki de en etkili psikolojik silahlardandır. Bu dışlama politikasının kolaylıkla üstesinden gelemeyeceğini düşünen bazı insanlar inanmadıkları halde evrimci görünmeye mecbur kalmışlardır. Evrime inanmadığı halde evrim konferansları veren, mantıksızlığını bildiği halde bu yönde kitaplar ve makaleler yazan, tam tersini düşündüğü halde evrimcilerin bulunduğu ortamlarda teoriyi canla başla savunur gözükmek zorunda kalan çok fazla sayıda insan vardır. Allah’ın varlığını açıkça görüp anladığı halde ateist arkadaşlarının arasında bu düşüncesini dile getiremeyen kişilerin sayısı özellikle son yıllarda çok artmıştır.


Bu caydırma politikası söz konusu kişileri tedirgin etmemelidir. Çünkü Darwinist diktatörlüğün sözde hakimiyeti oldukça geçici, güçsüz ve zayıftır. Allah’ın vaadi gereği mutlaka batıl yok olacak ve Hak olan galip gelecektir. Asıl olarak şu bilinmelidir ki Allah, samimi olarak kendisine yönelen, vicdanına uyan, içinde bulunduğu toplumdan dışlanmayı göze alarak doğru ve Hak olanın savunuculuğunu yapan kişinin yanındadır. Galip gelecek olanlar mutlaka Allah’ın dostları olacaktır. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle bildirir:




Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü’minler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler. (Al-i İmran Suresi, 160)




Evrim Bilim.com evrim de ne, evrim gerçek mi, evrim mi yaratılış mı, evrimci, evrimci dışlamalar, evrimci düşünceye davet, evrimci tehdit, evrime davet
Devamını Okuyabilirsiniz...

13 Kasım 2013 Çarşamba

Fox Deneyi Nedir?

Hiç yorum yok :
Fox Deneyi Nedir?

Amino asitler protein oluşturmak üzere kimyasal olarak birleşirken açığa su molekülü çıkar. Le Chatêlier Prensibi olarak bilinen kurala göre, açığa su çıkaran bir reaksiyonun (kondansasyon reaksiyonu), su içeren bir ortamda sonuçlanması mümkün değildir. (bkz. Le Chatêlier Prensibi) Dolayısıyla evrimcilerin hayatın başladığı ve amino asitlerin oluştuğu yerler olarak belirttikleri okyanuslar, amino asitlerin birleşerek proteinleri oluşturması için kesinlikle uygun olmayan ortamlardır. Kimyacı Richard E. Dickerson bunun nedenini şöyle açıklar:


[gn_box title="Richard E. Dickerson Şöyle Söyler" color="#333333"]Eğer protein ve nükleik asit polimerleri öncül monomerlerden oluşacaksa, polimer zincirine her bir monomer bağlanışında bir molekül su atılması şarttır. Bu durumda suyun varlığının polimer oluşturmanın aksine ortamdaki polimerleri parçalama yönünde etkili olması gerçeği karşısında, sulu bir ortamda polimerleşmenin nasıl yürüyebildiğini tahmin etmek güçtür. KAYNAK[/gn_box]


Evrimciler tüm teorilerini çürüten bu “su sorunu” üzerine olmadık yeni senaryolar üretmeye başladılar. Bu araştırmacıların en tanınmışı olan Sydney Fox, sorunu çözmek için ilginç bir teori ortaya attı: Ona göre, ilk amino asitler ilkel okyanusta oluştuktan hemen sonra bir volkanın yanındaki kayalıklara sürüklenmiş olmalıydılar. Sonra da amino asitleri içeren karışımdaki su, kayalıklardaki yüksek ısı nedeniyle buharlaşmış olmalıydı. Böylece “kuruyan” amino asitler, proteinleri oluşturmak üzere birleşebilirlerdi.


Fakat bu “çetrefilli” çıkış yolu da kimse tarafından benimsenmedi. Çünkü amino asitler, Fox’un öne sürdüğü türden bir ısıya karşı dayanıklılık gösteremezlerdi: Yapılan araştırmalar amino asitlerin yüksek ısıda hemen tahrip olduklarını ortaya koyuyordu. Ancak Fox iddialarından vazgeçmedi.


Laboratuvarda, “çok özel koşullarda”, saflaştırılmış amino asitleri kuru ortamda ısıtarak birleştirdi. Amino asitler birleştirilmiş ancak proteinler yine elde edilememişti. Elde ettikleri, birbirine rastgele bağlanmış, basit ve düzensiz amino asit halkalarıydı ve herhangi bir canlının proteinine benzemekten çok uzaktı. Dahası eğer Fox amino asitleri aynı ısıda tutsaydı, ortaya çıkan işe yaramaz halkalar da parçalanacaktı. KAYNAK


Deneyi anlamsızlaştıran bir başka nokta ise, Fox’un daha önce Miller Deneyinde elde edilmiş olan amino asitleri değil, canlı organizmalardaki saf amino asitleri kullanmış olmasıydı. Oysa Miller’ın devamı olma iddiasındaki deney, Miller’ın vardığı sonuçtan yola çıkmalıydı. Ama ne Fox ne de başka bir araştırmacı, Miller’ın ürettiği işe yaramaz amino asitleri kullanmadı. KAYNAK


Fox’un söz konusu deneyi evrimci çevrelerde bile pek olumlu karşılanmadı. Zira Fox’un elde ettiği anlamsız amino asit zincirlerinin (proteinoidlerin) doğal koşullarda oluşmayacağı çok açıktı. Dahası, canlıların yapıtaşları olan proteinler hala elde edilememişti. Proteinlerin kökeni problemi hala çözümlenememişti. 1970′li yılların popüler bilim dergisi Chemical Engineering News’de yayınlanan bir makalede Fox’un gerçekleştirdiği deney hakkında şöyle deniyordu:


[gn_box title="Richard E. Dickerson Şöyle Söyler" color="#333333"]Sydney Fox ve diğer araştırmacılar, çok özel ısıtma teknikleri kullanarak Dünyanın ilk devirlerinde hiç var olmamış şartlarda amino asitleri “proteinoidler” adı verilen bir şekilde birbirine bağlamayı başarmışlardır. Bununla beraber bunlar, canlılarda bulunan çok düzenli proteinlere hiç benzememektedir. Bunlar, hiçbir işe yaramayan düzensiz lekelerden başka bir şey değildirler. İlk devrelerde bu moleküller eğer gerçekten meydana gelmişlerse bile, bunların parçalanmamaları mümkün değildirKAYNAK[/gn_box]


Gerçekten de Fox’un elde ettiği “proteinoidler”, gerçek proteinlerden yapı ve işlev olarak tamamen uzaktı. Proteinlerle aralarında, karmaşık bir teknolojik cihazla işlenmemiş bir metal yığını arasındaki kadar fark vardı.


Dahası, bu düzensiz amino asit yığınlarının bile ilkel atmosferde yaşama imkanı yoktu. Dünyanın o günkü şartlarında yeryüzüne ulaşan yoğun ultraviyole ışınları ve kontrolsüz doğa koşullarının doğurduğu zararlı, tahrip edici fiziksel ve kimyasal etkenler, bu proteinoidlerin dahi varlıklarını sürdürmelerine imkan vermeden parçalanmalarına neden olacaktı. Amino asitlerin ultraviyole ışınlarının ulaşamayacağı şekilde suyun altında bulunmaları ise, Le Châtelier prensibi nedeniyle söz konusu değildi. Bu veriler sonucunda bilim adamları arasında, proteinoidlerin hayatın başlangıcını oluşturan moleküller oldukları fikri giderek etkisini kaybetti.



Evrim Bilim.com fox deneyi, fox deneyi hakkında bilgi, fox deneyi nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, sahte istatistikler düzenler ve evrimi kabul edenlerin sayısını yüksek göstermeye çalışırlar

Hiç yorum yok :
Evrimciler, sahte istatistikler düzenler ve evrimi kabul edenlerin sayısını yüksek göstermeye çalışırlar

Darwinistlerden bir bilimsel delil istendiğinde genellikle şu cevabı verirler: “Evrim zaten bütün dünyada kabul görüyor!” Darwinistler bunu söylediklerinde evrim ile ilgili bütün sorunların ortadan kalkmış olacağını, insanların bununla tatmin bulacağını ve bunun Darwinizm’i kabul etmek için yeterli olacağını düşünürler. Gerçekten de bu psikolojik telkin metodu şimdiye dek bir kısım insanlar arasında etkili olmuştur. Bazı insanlar, teorinin bilimsel delillerle desteklenmiyor oluşunu pek önemsemez, genel kabule bakarlar.


İşte bu sebeple Darwinist diktatörlük, tüm dünyanın evrimi kabul ettiği izlenimini verebilmek için mümkün olan her yolu dener. Bunlardan bir tanesi sahte anketler ve istatistikler düzenlemek, bu anketler yoluyla evrime inananların sayısını fazla göstermek ve bunların sonuçlarını Darwinist diktatörlüğün denetimi altındaki basın organlarında büyük bir yaygarayla yayınlamaktır.


evolution polls


Söz konusu anket sonuçlarına bakan bir insan, Allah’a inanan ve evrimi reddeden insanların sayılarının özellikle Amerika, İngiltere gibi ülkelerde çok az olduğunu düşünebilir. Daha önce belirttiğimiz kalabalık psikolojisinin getirdiği etki nedeniyle evrime inanan sahte çoğunluğun doğru yolda olduğunu düşünebilir. Oysa bu bir aldatmacadır. Böyle bir anket gerçekte hiç yapılmamıştır. Bu sonuçlar, Darwinist diktatörlüğün denetimi altındaki basın organlarında insanlara duyurulmak için özellikle belirlenmiş sahte rakamlardır. Darwinistler, bu sahte anketler ve istatistiklerle her zaman olduğu gibi insanları aldatmaktadırlar.



Pek çok ülkede bu anketler gerçekten yapılmış, insanlara gerçekten ne düşündükleri sorulmuştur. Alınan sonuçlar Darwinistlerin iddiaları ile taban tabana zıttır. İnsanlar evrimi reddetmekte, tüm varlıkları Allah’ın yarattığına inanmaktadırlar. Bu oran gün geçtikçe daha da artmaktadır. Yapılan somut anketlerin en büyüklerinden biri, evrimi reddeden ülkelerin başında Türkiye’nin olduğunu göstermiştir.  Türkiye’yi hemen ardından takip eden tüm ülkeler arasından evrimi reddeden ikinci ülke ise Amerika’dır.


Dolayısıyla bir Darwinist yayında, herhangi bir anketin veya yapılan istatistiklerin sonucu olarak, evrime inananların sayısı fazla gibi gösteriliyorsa, bu sonucun aldatmaca olduğu unutulmamalıdır. Gerçekte tüm dünya çapında yapılan anketler, Amerika, Kanada ve İngiltere başta olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde evrimin ciddi şekilde terk edildiğini göstermektedir.



Evrim Bilim.com evrim anket, evrim teorisi anket, evrim teorisi anketi, evrimi kabul eden bilim adamları, evrimi kabul eden din adamları, evrimi kabul eden kurumlar, evrimi kabul eden müslümanlar, evrimi kabul eden ülkeler
Devamını Okuyabilirsiniz...

Sydney Fox Kimdir?

Hiç yorum yok :
Sydney Fox Kimdir?

Sydney Fox canlılığın yapıtaşı olan proteinlerin, amino asitlerden tesadüfen oluştuğunu ileri sürerek, bu iddiasını ispatlamak üzere bir deney gerçekleştirdi. 


Miller’in senaryosundan etkilenen Sydney Fox, bazı amino asitleri birleştirerek “proteinoid” adını verdiği molekülleri oluşturdu. Ancak bu işe yaramaz amino asit zincirlerinin canlıları oluşturan gerçek proteinlerle ilgisi yoktu. Aslında Fox’un tüm çabaları, canlılığın tesadüfen oluşmak bir yana, laboratuvar ortamında dahi üretilemediğini belgelemiştir.



Evrim Bilim.com sydney fox, sydney fox evrim, sydney fox kimdir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimciler, Anti-Darwinist faaliyetlerin başarısından "hiç etkilenmediklerini" iddia ederler

Hiç yorum yok :
Evrimciler, Anti-Darwinist faaliyetlerin başarısından "hiç etkilenmediklerini" iddia ederler

Bütün gücüyle Darwinizm propagandası yapan bir yayın grubunun yaşayacağı en büyük dehşetlerden biri kuşkusuz anti-Darwinist çalışmaların başarısıdır. Yaratılış gerçeğinin delillerini gösteren ve evrimi çökerten kitaplar, yazılar, sergiler ve konferanslar dünya çapında etkili olmaya başlayınca, bu Darwinistler için ciddi bir tehdit anlamına gelir. Oldukça geniş bir kesim evrim aleyhine gerçekleştirilen bu başarının büyüklüğünden bahsederken, söz konusu yayın grubu buna ses çıkarmazsa, bu onların çok ağırına gider. Bu sebeple yöntemleri genellikle bu başarıyı önemsemiyor gibi gözüküp, “hiç etkilenmedik” demektir.


Aslında bu bir paniğin ifadesidir. Dünya çapında yapılan bir konferansta tek bir proteinin ortaya çıkışının Darwinistler tarafından açıklanamadığı anlatılmakta, evrimi çürüten fosil deliller sunulmakta, moleküler biyolojinin evrimi ortadan kaldırdığı ispatlanmaktadır. Binlerce insan bu bilgileri hayranlık ve şaşkınlık içinde dinlemekte, bu bilgiler silsileler halinde yüzbinlerce kişiye ulaşmaktadır. Bu delilleri gören insanların artık Darwinizm’e inanması mümkün değildir. Dolayısıyla, “hiç etkilenmedik” ifadesi, bu büyük yıkımı bertaraf edebilmek, gizli tutabilmek için bir savunma metodundan ibarettir.



Bu aslında tam bir çocuk reaksiyonudur. Tıpkı babası kendisine ceza veren küçük bir çocuğun “bir şey olmadi ki” diyerek etkilenmediğini hissettirmeye çalışması gibi, Darwinist yayınlar da aynı çocuksu yöntemi uygularlar. Oysa oynadıkları oyunların gerçek yüzü ortaya çıkarılmakta, canla başla sahtekarlıklarla savundukları evrim teorisi, herkesin gözleri önünde çökertilmektedir. Dolayısıyla Darwinistlerin bu büyük çöküşten etkilenmemeleri mümkün değildir. Elbette şiddetli şekilde etkilenir ve korkuya kapılırlar.


Darwinistlerin korkusu daha da artacaktır. Çünkü dünya, gitgide artan bir hızla, tüm bilimsel delillerin Yaratılış gerçeğini gösterdiğini görmeye başlamıştır. Darwinist diktatörlüğün kirli hegemonyası, artık sona ermektedir. Artık devir, Yüce Rabbimizin Hadi (Hidayet veren) isminin tecelli ettiği, iman devridir. Allah inancına karşı ortaya atılmış olan her batıl din, mutlaka yok olacaktır. Yüce Allah bir ayetinde şöyle buyurur:



De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi, 81)



Evrim Bilim.com anti darwinist scientists, anti darwinisti, evrimcilere sorular, evrimcilerin cevap veremediği sorular, evrimcilerin cevaplayamadığı 20 soru, evrimcilerin cevaplayamadığı sorular, evrimcilerin itirafları harun yahya, evrimcilerin sahtekarlıkları, evrimcilerin yalanları
Devamını Okuyabilirsiniz...

Douglas Futuyma Kimdir?

Hiç yorum yok :
Douglas Futuyma Kimdir?

Douglas Futuyma 1986 yılında yayınladığı Evrim Biyolojisi isimli kitabında doğal seleksiyon mekanizmasının evrimleştirici bir mekanizma olduğunu savunmuştur. Futuyma’nın kitabında değindiği örnek, bu konuda verilen ünlü örneklerden olan endüstri devrimi sırasında İngiltere’de bulunan kelebek popülasyonunun renklerinin koyulaşmasıdır.  Fakat kendisi, “canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmişlerdir. Eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmışlarsa, o halde üstün bir akıl tarafından yaratılmış olmaları gerekir” diyerek bu gerçeği kabul eder. KAYNAK


Ayrıca evrim teorisinin çağımızdaki savunucularının en ünlülerinden biri olan biyolog Douglas Futuyma, “Marx’ın insanlık tarihini açıklayan materyalist teorisi ile birlikte Darwin’in evrim teorisi materyalizm zemininde büyük bir aşamaydı” diye yazarken evrim teorisinin gerçekte neden önemli olduğuna işaret eder. KAYNAK



Evrim Bilim.com douglas futuyma, futuyma, futuyma kimdir
Devamını Okuyabilirsiniz...

E-Coli Bakterisi Nedir?

Hiç yorum yok :
E-Coli Bakterisi Nedir?

Evrimciler tarafından evrimi kanıtlamak ve sözde mekanizmalarını keşfetmek için örnek olarak seçilen E-coli bakterisi, beklentilerin aksine bir milyar yıldır hiçbir değişime uğramamıştır.Şimdiye kadar doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmaları sonucunda evrim geçiren hiçbir canlı yoktur. Buna karşılık evrimci biyologlar kimi zaman “doğal seleksiyon ve mutasyon mekanizmalarının evrimleştirici etkisini gözlemleyemiyoruz, çünkü bu mekanizmalar ancak çok uzun zaman içinde etkili olur” gibi bir açıklama öne sürerler. Oysa bu da hiçbir bilimsel temeli olmayan bir avuntudan başka bir şey değildir. Çünkü meyve sinekleri ya da bakteriler gibi yaşam süreleri çok kısa olan ve dolayısıyla tek bir bilim adamının binlerce neslini gözlemleyebildiği canlılarda da hiçbir “evrim” gözlemlenmemektedir. Pierre-Paul Grassé, bakterilerin evrimi geçersiz kılan değişmezliği hakkında da şunları söyler:


[gn_box title="Pierre-Paul Grassé Şöyle Söyler" color="#333333"]Bakteriler… çok sayıda üremeleri nedeniyle, en çok mutant (mutasyon geçirmiş canlı) ortaya çıkaran canlılardır. Ancak bakteriler… kendi türlerine çok büyük bir sadakat gösterirler. Escherichia coli bakterisinin mutantları çok dikkatli bir biçimde incelenmiştir ve bu konuda çok iyi bir örnektir. Okuyucular da kabul edecektir ki, evrimi kanıtlamak ve mekanizmalarını keşfetmek için örnek olarak seçilen bu canlının bir milyar yıldır hiçbir değişime uğramamış olması son derece şaşırtıcıdır. Eğer evrimsel bir değişim meydana getirmiyorlarsa, bu canlıların geçirdikleri bunca mutasyonun ne anlamı vardır? Sonuçta, bakterilerin ve virüslerin geçirdikleri mutasyonel değişimlerin, belirli bir genetik ortalamanın etrafında dönüp dolaşan kalıtsal dalgalanmalardan başka bir şey oluşturmadıkları ortaya çıkmaktadır; biraz sağa, biraz sola dalgalanma olmakta, ama nihai bir evrimsel değişim yaşanmamaktadır. Hamamböcekleri de, ilk ortaya çıktıkları Permiyen devrinden bu yana en az Drosophila kadar çok mutasyon geçirmişler, ama hiçbir değişim yaşamamışlardır. KAYNAK[/gn_box]


Kısacası, canlıların evrim geçirmiş olmaları mümkün değildir, çünkü doğada onları evrimleştirebilecek bir mekanizma yoktur. Nitekim fosil kayıtlarına baktığımızda da, bir evrim süreci ile değil, aksine evrime tümüyle ters bir tablo ile karşılaşırız.


 



Evrim Bilim.com e-coli, e-coli bacteria, e-coli bakterisi, e-coli bakterisi nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Niles Eldredge Kimdir?

Hiç yorum yok :
Niles Eldredge Kimdir?

Ünlü evrimci paleontolog Niles Eldredge, 1970′lerin başında ortaya çıkan “kesintiye uğratılmış denge” (punctuated equilibrium) adı verilen neo-Darwinist modelin, diğer bir deyişle “sıçramalı evrim” modelinin savunucularının başında gelir.  Bu teoriye göre evrim kademeli küçük değişikliklerle değil, ani ve büyük değişikliklerle oluşmaktadır. Evrimin temel iddiasına ters düşen böyle bir açıklama yapılmasındaki sebep ise, canlı türlerinin yeryüzü katmanlarında bugünkü mükemmel halleriyle, aniden ortaya çıkmış olmalarıdır.


Bu yüzden Niles Eldredge, kendisi ile aynı görüşü paylaşan Stephen Jay Gould ile birlikte evrimin kademeli küçük değişikliklerle değil, ani ve büyük değişikliklerle oluştuğu iddiasında bulundular. Bu model de aslında tamamen hayal ürünü bir iddiayı yansıtmaktaydı.


Ayrıca bu teori, 1930′larda Avrupalı paleontolog Otto Schindewolf tarafından ortaya atılmış olan “Hopeful Monster” (Umulan Canavar) teorisinin değişik bir haliydi. Bu teoriye göre ilk kuş tesadüfen meydana gelen dev değişiklikle bir sürüngen yumurtasından çıkmış, bazı kara hayvanları ise geçirdikleri ani ve kapsamlı bir değişiklikle birdenbire dev balinalara dönüşmüş olabilirlerdi. Bu teori çok kısa zamanda terk edildi.


Niles Eldredge ve S. J. Gould da teorilerine “bilimsel” bir kimlik kazandırabilmek için, “ani evrimsel sıçrayış”lar için bir tür mekanizma geliştirmeye çalıştılar. Fakat bu iddiadaki çelişkiler teorinin sahiplerini de kısa bir zaman içinde düşündürmeye başladı. Niles Eldredge “canlıların evrimle ilerlemesi” fikrinin mantıksal olarak hatalı olduğunu şu ifadelerle dile getiriyordu:


[gn_box title="Niles Eldredge Şöyle Söyler" color="#333333"]Gerçekten de bitki ve hayvan türleri büyüğe ve komplekse doğru gelişerek kendilerini daha iyi ve güzel mi yapmış olurlar? Eğer böyleyse sünger gibi basit ve değişmemiş hayat formlarını evrimsel başarısızlıklar olarak mı kabul etmeliyiz?… “İlerleme kaçınılmazdır” şeklindeki evrimsel sloganın yerine “neden maymun başarılı” sloganı konulmalıdır.[/gn_box]



Evrim Bilim.com niles eldredge, niles eldredge hakkında bilgi, niles eldredge kimdir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Embriyoloji Nedir?

Hiç yorum yok :
Embriyoloji Nedir?

Canlıların döllenmeyle oluşan zigot evresinden (döllenmiş yumurta halinden) erişkin bir canlı oluncaya kadar geçirdiği gelişim aşamalarını inceleyen bilim dalıdır. Fakat embriyoloji kavramı, daha çok hayvan embriyolarının gelişimini inceleyen biyoloji dalı olarak kullanılır.


18. yüzyıla kadar embriyoloji, bilgiden çok spekülasyona dayanıyordu. Bunun nedeni, genetik biliminin henüz keşfedilmemesi ve hücrenin daha tanınmamasıydı. O dönemde genel olarak teori şöyle kabul ediliyordu: Başlangıçta hayvanın tümü bütün organlarıyla bir minyatür halindeydi ve bunun sadece bir çiçek gibi açılmaya ihtiyacı vardı. Birçok natüralist bu başlangıç halinin kadının üreme hücresi olan yumurtada bulunması gerektiğini savundular. Fakat mikroskobun erkek üreme hücresi olan spermi ortaya çıkarmasından sonra, bir kısım bilim adamları 1677′de dölü spermin taşıdığı hipotezini geliştirdiler.


Çok önceleri Aristo tarafından da ortaya atılan bu teori, bireyin özelleşmiş yapılarının, yumurtada önceden özelleşmemiş olanlardan kademe kademe geliştiğini öne sürmekteydi. Bundan sonra da embriyoloji alanında yapılan çalışmalar daha çok evrime delil olarak öne sürüldü. Fakat yapılan çizimlerin ve yorumların bir sahtekarlık olduğunun anlaşılması ile günümüzde durum tersine dönmüştür ve embriyolojik incelemeler de canlıların birbirine uyumlu olarak mükemmel bir sistemle yaratıldıklarını göstermektedir.


 



Evrim Bilim.com embriyoloji, embriyoloji hakkında bilgi, embriyoloji nedir, embriyolojik evrim
Devamını Okuyabilirsiniz...

Embriyolojik Evrim Nedir?

Hiç yorum yok :
Embriyolojik Evrim Nedir?

Embriyolojik gelişme, memeli bir canlının anne karnında gösterdiği gelişim sürecini ifade eder. Canlılardaki embriyolojik gelişimin evrimin kanıtı olduğu iddiası ise evrimci literatürde “Rekapitülasyon teorisi” olarak adlandırılır. Bugün birtakım evrimci yayınlarda ve bazı ders kitaplarında, çok önceden bilim literatüründen çıkarılmış olan “Rekapitülasyon” teorisi, bilimsel bir gerçek gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.


Rekapitülasyon terimi, evrimci biyolog Ernst Haeckel’in 19. yüzyılın sonlarında ortaya attığı “Bireyoluş Soyoluşun Tekrarıdır” (Ontogeny Recapitulates Phylogeny) teorisinin kısa bir ifade biçimidir. Embriyolojik rekapitülasyon teorisini ortaya atan Ernst Haeckel, hayali teorisini desteklemek için çizim sahtekarlıklarına başvurmuştur. Kendilerini evrim teorisini savunmaya şartlandırmış olan bir kısım çevreler ise bu sahte çizimleri öne sürerek “embriyolojik evrim” olduğu izlenimi vermeye çalışırlar.


Haeckel tarafından öne sürülen bu teoriye göre, canlı embriyoları gelişim süreçleri sırasında, canlılardaki evrimsel süreci tekrarlıyorlardı. Örneğin insan embriyosu, anne karnındaki gelişimi sırasında önce balık sonra sürüngen özellikleri gösteriyor, en son olarak da insana dönüşüyordu.



Oysa ilerleyen yıllarda bu teorinin tamamen hayal ürünü bir senaryo olduğu ortaya çıkmıştır. İnsan embriyosunun ilk dönemlerinde ortaya çıktığı iddia edilen sözde “solungaçların”, gerçekte insanın orta kulak kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcı olduğu anlaşılmıştır. Embriyonun “yumurta sarısı kesesi”ne benzetilen kısmının da gerçekte bebek için kan üreten bir kese olduğu ortaya çıkmıştır. Haeckel’in ve onu izleyenlerin “kuyruk” olarak tanımladıkları kısım ise, insanın omurga kemiğidir ve sadece bacaklardan daha önce ortaya çıktığı için “kuyruk” gibi gözükmektedir.


Bunlar bilim dünyasında herkesin bildiği gerçeklerdir. Evrimciler de bunu kabul ederler. Neo-Darwinizm’in kurucularından George Gaylord Simpson, “Haeckel evrimsel gelişimi yanlış bir şekilde ortaya koydu. Bugün canlıların embriyolojik gelişimlerinin geçmişlerini yansıtmadığı artık kesin olarak biliniyor” diye yazmaktadır. KAYNAK


Konunun daha da ilginç bir başka yönü ise, Ernst Haeckel’in ortaya attığı Rekapitülasyon teorisini desteklemek için yaptığı çizim sahtekarlıkları hakkında şunları söylemesidir:


[gn_box title="ERNST HAECKEL ŞUNLARI İTİRAF EDER" color="#333333"]Bu yaptığım sahtekarlık itirafından sonra kendimi ayıplanmış ve kınanmış olarak görmem gerekir. Fakat benim avuntum şudur ki; suçlu durumda yan yana bulunduğumuz yüzlerce arkadaş, birçok güvenilir gözlemci ve ünlü biyolog vardır ki, onların çıkardıkları en iyi biyoloji kitaplarında, tezlerinde ve dergilerinde benim derecemde yapılmış sahtekarlıklar, kesin olmayan bilgiler, az çok tahrif edilmiş şematize edilip yeniden düzenlenmiş şekiller bulunuyor. KAYNAK[/gn_box]



Evrim Bilim.com embriyoloji, embriyolojik evrim hakkında bilgi, embriyolojik evrim nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Endosimbiosis Tezi Nedir?

Hiç yorum yok :
Endosimbiosis Tezi Nedir?

Bu tez, 1970 yılında Lynn Margulis tarafından ortaya atılmıştır. Margulis, bakteri hücrelerinin ortak ve asalak yaşamları sonucunda bitki ve hayvan hücrelerine dönüştüklerini iddia etmiştir. Bu teze göre bitki hücreleri, bir bakteri hücresinin bir başka fotosentetik bakteriyi yutmasıyla ortaya çıkmıştır. Fotosentetik bakteri ana hücrenin içerisinde sözde evrimleşerek kloroplast haline gelmiştir. Son olarak ana hücrede, her nasıl olduysa, çekirdek, golgi cisimciği, endoplazmik retikulum ve ribozomlar gibi son derece kompleks yapılara sahip organeller evrimleşmiştir. Böylece bitki hücreleri oluşmuştur.


Bu tez, hayal ürünü olan bir senaryodan başka bir şey değildir. Nitekim, konu hakkında otorite sayılan pek çok bilim adamı tarafından da çok yönlü olarak eleştirilmiştir: Bu bilim adamlarına örnek olarak D. Lloyd, KAYNAK Gray ve Doolittle KAYNAK, Raff ve Mahler verilebilir.


Endosimbiosis tezinin dayandırıldığı özellik, hücre içerisindeki kloroplastların ana hücredeki DNA’dan ayrı olarak kendi DNA’larını içermesidir. Bu özellikten yola çıkarak bir zamanlar mitokondri ve kloroplastların bağımsız hücreler oldukları ileri sürülür. Ne var ki kloroplastlar detaylı olarak incelendiğinde, bu iddianın tutarsızlığı ortaya çıkmaktadır.


Endosimbiosis tezini geçersiz kılan noktalar şunlardır:




  • BİRİNCİ DELİL

  • İKİNCİ DELİL

  • ÜÇÜNCÜ DELİL

  • DÖRDÜNCÜ DELİL


Eğer kloroplastlar iddia edildiği gibi geçmişte bağımsız hücreler iken büyük bir hücre tarafından yutulmuş olsalardı, bunun tek bir sonucu olurdu; o da, bunların ana hücre tarafından sindirilmesi ve besin olarak kullanılmasıdır. Çünkü söz konusu ana hücrenin dışarıdan besin yerine yanlışlıkla bu hücreleri aldığını varsaysak bile, ana hücre sindirim enzimleriyle bu hücreleri sindirirdi. Tabii bu durumu bazı evrimciler “sindirim enzimleri yok olmuştu” diyerek geçiştirebilirler. Ama bu, açık bir çelişkidir. Çünkü eğer sindirim enzimleri yok olmuş olsaydı, bu kez ana hücrenin beslenemediği için ölmesi gerekirdi.


Yine, tüm imkansızlıkların gerçekleştiğini ve kloroplastın atası olduğu iddia edilen hücrelerin, ana hücre tarafından yutulduğunu varsayalım. Bu kez karşımıza başka bir problem çıkar: Hücre içerisindeki bütün organellerin planı DNA’da şifre olarak bulunmaktadır. Eğer ana hücre yuttuğu diğer hücreleri organel olarak kullanacaksa, onlara ait bilgiyi de DNA’sında şifre olarak önceden bulunduruyor olması gerekirdi. Hatta yutulan hücrelerin DNA’ları da ana hücreye ait bilgilere sahip olmalıydı. Böyle bir şey ise elbette imkansızdır; hiçbir canlı kendisinde bulunmayan bir organın genetik bilgisini taşımaz. Ana hücrenin DNA’sıyla, yutulan hücrelerin DNA’larının birbirlerine sonradan “uyum sağlamaları” da mümkün değildir.


Hücre içinde çok büyük bir uyum vardır. Kloroplastlar ait oldukları hücreden bağımsız hareket etmez. Kloroplastlar protein sentezlemede ana DNA’ya bağımlı olmalarının yanında çoğalma kararını da kendileri almaz. Bir hücrede bulunan kloroplastların ve mitokondrilerin sayıları birden fazladır. Tıpkı diğer organellerin yaptığı gibi bunların sayıları hücrenin aktivitesine göre artar ya da azalır. Bu organellerin kendi bünyelerinde ayrıca bir DNA bulunmasının özellikle çoğalmalarında çok büyük faydası vardır. Hücre bölünürken, çok sayıdaki kloroplast da ayrıca ikiye bölünerek sayılarını 2′ye katladıkları için, hücre bölünmesi daha kısa sürede ve seri olarak gerçekleşir.


Kloroplastlar bitki hücresi için son derece hayati önemi olan güç jeneratörleridir. Eğer bu organeller enerji üretemezlerse, hücrenin pek çok fonksiyonu işleyemez. Bu da canlının yaşayamaması demektir. Hücre için bu derece önemli olan bu fonksiyonlar kloroplastlarda sentezlenen proteinlerle gerçekleştirilir. Ancak kloroplastların bu proteinleri sentezlemek için kendi DNA’ları yeterli değildir. Proteinlerin büyük çoğunluğu hücredeki ana DNA kullanılarak sentezlenir. KAYNAK


Böyle bir uyumun deneme-yanılma metoduyla elde edilmesi ise kesinlikle imkansızdır. Bir DNA molekülünün üzerinde meydana gelebilecek herhangi bir değişiklik kesinlikle canlıya yeni bir özellik kazandırmaz, aksine sonuç zararlı olur. Mahlon B. Hoagland, “Hayatın Kökleri” adlı kitabında bu durumu şu sözleriyle açıklamaktadır:


[gn_box title="Mahlon B. Hoagland Şöyle Açıklamaktadır" color="#333333"]Hatırlayacaksınız, hemen hemen her zaman bir organizmanın DNA’sında bir değişikliğin olması onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım: Shakespeare’in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir… Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme ihtimali azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır. KAYNAK[/gn_box]


Evrimcilerin öne sürdükleri iddialar bilimsel deneylere ve bu deneylerin sonuçlarına dayanılarak ortaya atılmamıştır. Çünkü bir bakterinin başka bir bakteriyi yutması gibi bir olgu hiçbir şekilde gözlenmemiştir. Moleküler biyolog Whitfield, bu durumu şöyle ifade etmektedir:


[gn_box title="Moleküler biyolog Whitfield Şöyle Açıklamaktadır" color="#333333"]Hatırlayacaksınız, hemen hemen her zaman bir organizmanın DNA’sında bir değişikliğin olması onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım: Shakespeare’in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir… Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme ihtimali azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır. KAYNAK[/gn_box]


Amerikalı biyolog L. R. Croft ise bu konuda şu yorumu yapar:


[gn_box title="L. R. Croft Şöyle Açıklamaktadır" color="#333333"]Hatırlayacaksınız, hemen hemen her zaman bir organizmanın DNA’sında bir değişikliğin olması onun için zararlıdır; başka bir deyişle yaşamını sürdürebilme kapasitesinde azalmaya yol açar. Bir benzetme yapalım: Shakespeare’in oyunlarına rastgele eklenen cümlelerin onları daha iyi yapması pek olası değildir… Temelinde DNA değişiklikleri ister mutasyonla, ister bizim dışarıdan bilerek eklediğimiz yabancı genlerle olsun, yaşamı sürdürebilme ihtimali azaltma özelliklerinden dolayı zararlıdır. KAYNAK[/gn_box]




Evrim Bilim.com endosimbiosis, endosimbiosis nedir, endosimbiosis tezi, endosymbiosis

Devamını Okuyabilirsiniz...

Endüstri Melanizmi Nedir?

Hiç yorum yok :
Endüstri Melanizmi Nedir?

18. ve 19. yüzyıllarda önce İngiltere’de daha sonra da diğer Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika’da endüstri alanında büyük bir değişim yaşandı. Özellikle İngiltere’de yaşanan endüstri devrimi sonrasındaki hava kirliliği sebebiyle bir kısım canlı popülasyonlarında renk farklılıkları gözlenmişti. Endüstri melanizmi de buradan yola çıkarak hayvanların daha iyi kamufle olmalarını sağlayan renk değişikliklerini ifade etmektedir.


Evrimciler, hayvanlarda görülen bu renk farklılıklarını “ortam şartlarının ve doğal seleksiyonun neden olduğu evrim” olayı olarak açıklamaya çalışırlar. Gerçekte bu durum, gözlemlerin tamamen yanlış yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.


Bu durum bir evrimci kaynakta şöyle ifade edilir:


[gn_box title="EVRİMCİ BİR KAYNAK'TAN ALINTI" color="#333333"]Bu yönlendirilmiş seçime çağımızdaki en çarpıcı örnek, Oxford Üniversitesi’nden FORD ve KETTLEWEL adlı iki araştırmacının gösterdiği koruma renklerinin evrimidir. İngiltere’nin çok sayıda fabrika bacası bulunan bölgelerinde yaşayan bir çeşit kelebeğin diğer bölgelerdekine göre daha koyu renkli olduğunu bulmuşlardır. Bu bölgelerden daha önce toplanan (sanayileşme çağından önce) örneklerin açık renkli olduğu koleksiyonlardan bilinmektedir. Açık olanlar sanayi bölgelerinin dışında ağaçların gövdelerinin dışında bulunan beyaz ve açık renkli likenlerin üzerinde yaşadıkları için çevreye iyi bir uyum yapmışlar ve bunları avlayan kuşların bakışlarından kurtulmuşlardır. Sanayileşmiş bölgelerde, bacalardan çıkan kurum, bu likenleri koyulaştırdığı için beyaz renkli kelebekler belirgin olarak görünmeye başlamışlardır. Buna karşın, koyu renkliler daha iyi uyum yapmışlardır. Kuşlar, beyaz renkli olanları avladıkları için, koyu renkli olanlar yaşam üstünlüğü kazanmaya başlamış ve bunların içerdikleri genotip, popülasyonda artmaya başlamıştır. Bugün İngiltere’de hava kirliliği temizlenmiş olan bölgelerde beyaz formların tekrar başat duruma geçtiği görülmektedir. KAYNAK [/gn_box]


Burada dikkat edilmesi gereken nokta, İngiltere’deki endüstri devriminin başlamasından önce yakalanmış bir “siyah” renkli kelebek çeşidinin önceden de bulunmasıdır. Endüstri devriminden yıllarca önce de İngiltere’de bu kelebek türü zaten mevcuttur. Hava kirliliğinin meydana getirdiği değişme daha önce fazla miktarda mevcut beyaz formun düşmanları tarafından görülme ihtimalini artırmıştır. Sonuçta bu formda bir azalma, renkli olanlarda ise artma meydana geldi.


Açıkça anlaşılmaktadır ki bu değişiklik kelebeğin renginde değil, sayısındadır Bu durum ise hiçbir zaman evrime delil olarak öne sürülemez. Zaten türlerin orijinal olarak yaratılışını savunanlar bunu kabul etmektedirler. Üstelik değişme renk üzerinde (mutasyon) bile olsa, yine evrime delil olarak gösterilemez. Çünkü kelebek yine kelebek olarak kalmakta, başka bir türe dönüşmemektedir. Evrim için gereken şey, bir türün diğer bir türe değiştiğini bilimsel olarak ispat etmektir. Bu ise, bir evrim değil, tam aksine normal bir varyasyondur. Doğal seleksiyon yalnızca çevre değişmeleri sonucunda canlı türlerini yok olmaktan korumaya vesile olan bir mekanizmadır.


Varyasyon ve doğal seleksiyon olayları, Darwin’in düşündüğü tarzda evrimi açıklamamakta, aksine yaratılışın öngördüğü ve işlemekte olan bir korunma prensibine harikulade bir örnek olmaktadır. Diğer bir deyişle, Allah her çeşit canlıyı, varlığını sürdüreceği sistem ile yaratmıştır. Organizmanın genetik sistemi, özelliklerini (belirli sınırlarda) çevredeki değişmelere göre ayarlama fonksiyonuna da sahip olabilmektedir. Aksi takdirde, iklim, besin kaynağı gibi şeylerde küçük bir değişme o canlının sonu olabilir.


Sonuç olarak çevrenin ve iklimin ani değişmesi vb. nedenlerle nesli tükenmiş canlılara rastlamak mümkündür. (Mamutlar, dinozorlar, uçan sürüngenler, dişli kuşlar gibi.) Bu türler çevre şartlarının türün yaratılışında sahip olduğu genetik potansiyel sınırının dışına çıkması üzerine ortama uyamayıp yok olmuşlardır. Fakat bunların bir başka türe dönüştüklerine dair hiçbir bilimsel delil bulunmamaktadır.



Evrim Bilim.com endüstri melanizmi, endüstri melanizmi nedir, sanayi devrimi kelebekleri
Devamını Okuyabilirsiniz...

Eohippus Nedir?

Hiç yorum yok :
Eohippus Nedir?

Evrimciler, at fosillerini küçükten büyüğe doğru dizerek sıralamalar oluşturmuşlardır. Atın sözde evrimi ile ilgili öne sürülen bu soyağaçları hakkında evrimciler arasında bir görüş birliği yoktur. Tek ortak nokta, 55 milyon yıl önceki Eosen devrinde yaşamış Eohippus (Hyracotherium) adlı köpek benzeri bir canlının, atın ilk atası olduğuna inanılmasıdır. Oysa atın milyonlarca yıl önce yok olmuş atası olarak sunulan Eohippus, halen Afrika’da yaşayan ve atla hiçbir ilgisi ve benzerliği olmayan Hyrax isimli hayvanın hemen hemen aynısıdır. KAYNAK


Atın evrimi iddiasının tutarsızlığı, her geçen gün ortaya çıkan yeni fosil bulgularıyla daha açık olarak anlaşılmaktadır. Eohippus ile aynı katmanda günümüzde yaşayan at cinslerinin de (Equus nevadensis ve Equus occidentalis) fosillerinin bulunduğu tespit edilmiştir. KAYNAK Bu, günümüzdeki at ile onun sözde atasının aynı zamanda yaşadığını göstermektedir ki, atın evrimi denen sürecin hiçbir zaman yaşanmadığının kanıtıdır.


Evrimci yazar Gordon R. Taylor, Darwinizm’in açıklayamadığı konuları ele alan The Great Evolution Mystery (Evrimin Büyük Sırrı) adlı kitabında at serileri efsanesinin aslını şöyle anlatır:


[gn_box title="Gordon R. Taylor Şöyle Söyler " color="#333333"]Darwinizm’in belki de en ciddi zaafiyeti, paleontologların büyük evrimsel değişiklikleri gösterecek olan akrabalık ilişkilerini ve canlı sıralamalarını ortaya koyamamalarıdır… At serisi genellikle bu konuda çözüme kavuşturulmuş olan yegane örnek gibi gösterilir. Ama gerçek şudur ki, Eohippus’tan Equus’a kadar uzanan sıralama çok tutarsızdır. Bu sıralamanın, giderek artan bir vücut büyüklüğünü gösterdiği iddia edilir, ama aslında sıralamanın ileriki aşamalarına konan canlıların bazıları (sıralamanın en başında yer alan) Eohippus’tan daha büyük değil, daha küçüktürler. Farklı kaynaklardan gelen türlerin biraraya getirilip ikna edici bir görüntüye sahip olan bir sıralamada arka arkaya dizilmeleri mümkündür, ama tarihte gerçekten bu sıralama içinde birbirlerine izlediklerini gösteren hiçbir kanıt yoktur.[/gn_box]


Tüm bu gerçekler, evrimin en sağlam delillerinden birisi olarak sunulan atın evrimi şemalarının hiçbir geçerliliği olmayan hayali sıralamalar olduklarını ortaya koymaktadır. Diğer türler gibi atlar da, evrimsel bir ataya sahip olmadan var olmuşlardır.


 



Evrim Bilim.com atın evrimi, eohippus, eohippus hakkında bilgi, eohippus nedir, eohippus ve evrim
Devamını Okuyabilirsiniz...

Eusthenopteron Foordi Nedir?

Hiç yorum yok :
Eusthenopteron Foordi Nedir?

Coelacanth balığının canlısının yakalanmasıyla bunun bir ara geçiş formu olmadığını gören evrimciler, bu sefer Eusthenopteron foordi balığını ara geçiş formu olarak tanıttılar.


Evrimciler, kuyruklu su kurbağasının Eusthenopteron foordi‘den türediğini öne sürmüşlerdir. Fakat Eusthenopteronlar ile kuyruklu su kurbağası arasındaki anatomik karşılaştırmalar, bunların aralarında derin farklılıklar olduğunu göstermiştir. Bu da, bu iki tür arasında bir ara geçiş formu daha bulunmasını gerektirmiştir. Ama bir balık olan Eusthenopteron ile kuyruklu su kurbağası Icthyostega arasındaki bu teorik ara geçiş formuna dair hiçbir iskelet bulunamamıştır.


Eusthenopteron normal bir balıktır ve kuyruklu su kurbağasına birçok yönden benzemez. Maria Genevieve Lavanant, Eusthenopteron‘un bu özelliğine şöyle değinir:


[gn_box title="Maria Genevieve Lavanant Şöyle Söyler" color="#333333"]Yakın bir geçmişte tartışma yeniden açıldı. Yüzgeçlerin daha ayrıntılı incelenmesi, Eusthenopteron’un yüzgeçlerinin, bütün balıklarda bulunan yüzgecin bir benzeri olduğunu ortaya koydu. KAYNAK [/gn_box]



Evrim Bilim.com Eusthenopteron, Eusthenopteron foordi, Eusthenopteron hakkında bilgi, Eusthenopteron nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrim Teorisi Nedir?

Hiç yorum yok :
Evrim Teorisi Nedir?

Pek çok insan evrim teorisini, Charles Darwin tarafından ortaya atılan, sağlam bilimsel delillere, gözlemlere ve deneylere dayalı bir teori zanneder. Oysa evrim teorisinin ilk fikir babası Darwin olmadığı gibi, teorinin kaynağı da bilimsel deliller değildir.


Mezopotamya’da putperest dinlerin hakimiyetinin bulunduğu bir dönemde, canlılığın ve evrenin kökeni hakkında birçok batıl inanç ve efsane yaygındı; bunlardan biri de “evrim” inancıydı. Sümerler’den kalan Enuma-İliş adlı yazıtta anlatıldığına göre, ilk başta bir su karmaşası vardı ve bu su karmaşasının içerisinden birdenbire Lahau ve Lahamu adlı tanrılar ortaya çıkmıştı. Bu batıl inanışa göre, ibadet edilen bu putlar ilk önce kendi kendilerini var etmişler, daha sonra da evrimleşerek diğer maddeleri ve canlıları oluşturmuşlardı. Yani Sümer efsanelerine göre canlılık, cansız su kaosundan birdenbire oluşmuş ve evrimleşerek gelişmişti.


Evrim efsanesi, daha sonra bir başka putperest medeniyet olan Eski Yunan’da hayat sahası buldu. Eski Yunan’ın materyalist filozofları, maddeyi yegane varlık sayıyorlardı. Sümerler’den miras kalan evrim efsanesine ise, canlıların nasıl oluştuğunu açıklamak niyetiyle başvurdular. Böylece materyalist felsefe ve evrim efsanesi Eski Yunan’da birleşti, oradan da Roma kültürüne taşındı.


Evrim teorisinin savunduğu bütün canlıların ortak bir ataya sahip oldukları düşüncesini, Fransız biyolog Comte de Buffon, 18. yüzyılın ortasında ileri sürdü.  Charles Darwin’in büyükbabası Erasmus Darwin Buffon’un ortaya attığı fikri geliştirdi ve bugün “evrim teorisi” dediğimiz düşüncenin ilk temel önermelerini ortaya koydu.


Erasmus Darwin’den sonra Fransız doğa bilimci Jean Baptiste Lamarck, 19. yüzyılın başında ilk kapsamlı evrim teorisini ortaya attı. Lamarck, evrimin mekanizmasını “kazanılan özelliklerin nesilden nesle aktarılması” olarak açıklıyordu. Buna göre canlıların yaşamları sırasında uğradıkları değişiklikler kalıcıydı ve yeni nesillere kalıtsal olarak aktarılabiliyordu. Lamarck’ın teorisi ortaya atıldığı dönemde büyük sükse yapmıştı, ama sonraları popülaritesini hızla yitirdi. Lamarck’ın teorileri hakkında haklı kuşkulara sahip olanlar araştırmalara başlamışlardı.


1870 yılında İngiliz biyolog Weismann, yaşam sırasında kazanılmış olan özelliklerin bir sonraki nesle aktarılmasının imkansız olduğunu ve böylece Lamarck’ın teorisinin yanlış olduğunu ispatladı. Bu nedenle, bugün evrim teorisi olarak bizlere ve tüm dünyaya empoze edilen öğreti, kendini Lamarck’a dayandırmaz. Bugün tüm dünyada evrim teorisi olarak bilinen Darwinizm’in doğuşu, Charles Darwin’in 1859′da yayınladığı The Origin of Species by Means of Natural Selection or the Preservation of Favored Races in the Struggle for Life (Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon veya Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla) isimli kitapla olmuştur. Darwin, Lamarck’ın teorisindeki bazı açık mantık hatalarını elemiş ve canlıların evrimini kalıtsal olarak açıklamak yerine “doğal seleksiyon” tezini ortaya atmıştır.


Evrim teorisi canlıların yaratılmış oldukları gerçeğini reddeder, doğal süreçlerin ve rastlantısal etkilerin ürünü olduklarını savunur. Bu teoriye göre bütün canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Dönüşüm yüz milyonlarca senelik uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir. Yaklaşık bir buçuk yüzyıldır kabul gören teori, bugün paleontoloji, biyokimya, anatomi, biyofizik, genetik gibi pek çok ana bilim dalında yapılan çalışmaların sonuçlarıyla çelişmektedir.



Evrim Bilim.com charles darwin, evrim, evrim teorisi, evrim teorisi nedir, evrimci düşünce, sümer pagan dinleri
Devamını Okuyabilirsiniz...

12 Kasım 2013 Salı

Evrimsel Boşluk Nedir?

Hiç yorum yok :
Evrimsel Boşluk Nedir?

Evrim teorisinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı halde, dünyanın dört bir yanında insanların çoğu evrimi bilimsel bir gerçek sanırlar. Bu yanılgının en büyük nedeni, medyanın evrim konusunda yaptığı sistemli telkin ve propagandadır.


Medya devlerinin yaptıkları söz konusu haberlerde, evrim teorisi bilinen herhangi bir matematik kanunu kadar kesin bir gerçekmiş gibi bir üslup kullanılır. Bunun en klasik örneği ise bulunan fosil kalıntıları hakkında yapılır. Örneğin “Time dergisinin haberine göre, evrim zincirindeki boşluğu tamamlayan çok önemli bir fosil bulundu” ya da “Nature’ın haberine göre, bilim adamları evrimin açıkta kalan son noktalarını da aydınlattılar” gibi cümleler büyük puntolarla basılır. Oysa ortada ispatlanmış olan hiçbir şey yoktur ki, “evrim zincirinin son eksik halkası” bulunmuş olsun. Delil olarak öne sürülenlerin tümü ise sahte delillerdir.


Öte yandan fosil kayıtlarında canlıların eksiksiz hallerine ait milyonlarca fosil olmasına rağmen, evrimsel bir gelişimi doğrulayacak hiçbir ara geçiş formu fosili bulunmamaktadır. Amerikalı paleontolog R. Wesson da, 1991′de yayınlanan Beyond Natural Selection (Doğal Seleksiyonun Ötesinde) adlı kitabında “fosil kayıtlarındaki boşlukların gerçek ve olgusal” olduklarını şöyle açıklamaktadır:


[gn_box title="WESSON ŞUNLARI BİLDİRİR" color="#333333"]Ne var ki, fosil kayıtlarındaki boşluklar gerçektir. Herhangi bir (evrimsel) soyoluşumunu gösterecek kayıtların yokluğu, son derece olgusaldır. Türler genellikle çok uzun zaman dilimleri boyunca sabit kalırlar. Türler ve özellikle cinsler hiçbir zaman yeni bir türe ya da cinse doğru evrim göstermezler. Bunun yerine, bir tür ya da cinsin bir diğeriyle yer değiştirdiği gözlenir. Değişim ise çoğunlukla anidir. KAYNAK [/gn_box]


Bu durum, evrim teorisinin 140 yıldır öne sürdüğü “ara form fosilleri bulunmuş değil, ama ileride bulunabilir” argümanının artık geçerli olmadığını göstermektedir. Fosil kayıtları canlılığın kökenini anlamak için yeterince zengindir ve karşımıza somut bir tablo çıkarmaktadır: Farklı canlı türleri, aralarında evrimsel “geçiş formları” olmadan, yeryüzünde bir anda ve farklı yapılarıyla, ayrı ayrı ortaya çıkmışlardır.


 



Evrim Bilim.com evrimsel boşluk, evrimsel boşluk hakkında bilgi, evrimsel boşluk nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimsel Hümanizm Nedir?

Hiç yorum yok :
Evrimsel Hümanizm Nedir?

Darwin’in en önde gelen savunucularından biri olan Julian Huxley, onun geliştirdiği biyolojik argümanı felsefi bir zemine oturtmak için çalışmıştır. Ulaştığı nokta ise, “evrimsel hümanizm” adı altında yeni bir din kurmak olmuştur.


Bu dinin amacı “yeryüzündeki evrimsel sürecin maksimum sonuca varmasını sağlamak” olacaktı. Bu, yalnızca güçlü organizmaların daha çok yaşamasına ve daha çok üremelerine çalışmakla sınırlı değildi. Ayrıca, insanoğlunun “kendinden kaynaklanan yetenekleri”nin “en üst düzeyde gerçekleştirilmesi” öngörülüyordu. Bir başka deyişle, insanoğlunun bugün içinde bulunduğu fiziksel ve zihinsel aşamadan “daha ileri aşamalara” sıçraması için çaba gösterilecekti. “Hümanizm” teriminin tam tarifi ise, Huxley tarafından şöyle yapılıyordu:


[gn_box title="HUXLEY ŞUNLARI İTİRAF EDER" color="#333333"]Ben “hümanist” kelimesini kullanırken, insanın, aynı bir bitki ya da hayvan gibi doğal bir varlık olduğunu kastediyorum. Yani insanın bedeni, zihni ve ruhu doğa üstü bir güç tarafından yaratılmamış, aksine evrim süreci sonunda oluşmuştur. Dolayısıyla insan, herhangi bir doğa üstü gücün kontrolü ya da yol göstericiliğine değil, sadece kendi varlığına ve kendi gücüne inanmalıdır. KAYNAK [/gn_box]


Huxley’in ortaya attığı ve insanoğlunun “kutsal” amacının kendi evrimini hızlandırmak olduğunu öne süren bu düşünceler, John Dewey adlı Amerikalı filozofu derinden etkiledi. Dewey bu çizgiyi geliştirerek 1933 yılında “Dini Hümanizm” akımını başlattı ve ünlü Hümanist Manifesto’yu yayınladı. Manifesto’da vurgulanan temel düşünce, geleneksel “Teistik” (İlahi) dinlerin ortadan kaldırılmasının zamanının artık geldiği ve bunların yerine, insanoğlunun bilimsel ilerleme ve sosyal işbirliğine dayalı yeni bir çağa girmek üzere olduğuydu.


II. Dünya Savaşı’nda “bilimsel ilerleme” sonucunda öldürülen 50 milyon insan, Hümanist Manifesto’da öngörülen optimizmi derinden sarstı. Benzeri darbelerin ardından Dewey’in yolunu izleyenler onun görüşlerini bir parça revize etmek zorunda kaldılar ve 1973 yılında II. Hümanist Manifesto’yu yayınladılar. Bu mesajda “bilimin bazen insanlığa zarar da verebileceği” kabul ediliyor, ama yine de temel düşünceden vazgeçilmiyordu: İnsan artık kendi evrimini yönetebilirdi ve bunu da bilimle yapacaktı. Şöyle deniyordu:


[gn_box title="HUMANİST MANİFESTO DA ŞUNLAR SÖYLENİYORDU" color="#333333"]Bilimi akıllıca kullanarak, içinde yaşadığımız çevreyi kontrol edebiliriz, fakirliği yenebilir, hastalıkları ortadan kaldırabilir, yaşam süremizi uzatabilir, davranışlarımızı belirgin bir biçimde değiştirebiliriz. Böylece insanoğlunun evrim sürecini yönlendirebilir, yeni güç kaynakları oluşturabilir ve insanlığın daha özgür ve anlamlı bir yaşama kavuşması için gerekli fırsatları yaratabiliriz.KAYNAK [/gn_box]


Aslında her evrimci tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak benimsenen bu fikirler, “evrim dini”nin temel inanışlarını ortaya koymaktadır. Önce hayali bir evrim süreci kurgulanmakta ve bu sürecin herşeyi var eden “yaratıcı” olduğu varsayılmakta, sonra bu sürecin insanı kurtuluşa ulaştıracağı düşünülmekte ve en sonunda insanoğlunun “kutsal” amacının da bu sürece hizmet etmek olduğuna inanılmaktadır. Kısacası, evrim, hem Yaratıcı, hem kurtarıcı, hem de kutsal bir amaçtır. Bir başka deyişle kendisine tapınılan bir ilahtır.


 



Evrim Bilim.com evrimsel hümanizm, hümanizm, hümanizm nedir, julian huxley
Devamını Okuyabilirsiniz...

Evrimsel Paganizm Nedir?

Hiç yorum yok :
Evrimsel Paganizm Nedir?

İnsanların bir kısmı, kendilerine Allah’ın vahyetmiş olduğu İlahi dinlere inanırlar. Diğerleri ise kendi kendilerine ürettikleri ya da içinde yaşadıkları toplum tarafından üretilmiş olan dinlere bağlanırlar; kimisi totemlere tapınır, kimisi Güneş’e ibadet eder, kimisi “uzaylılar”a yakarır. Bu ikinci grup, Allah’a ortak koşan kimselerdir ve Batı literatüründe “pagan” olarak isimlendirilirler.


Evrimciler de, evrim teorisini -ve aslında genel olarak bilim kavramını- bir din olarak benimserler. Bu kimseler kendi dinlerinin doğruluğunu somut verilerle ispat edilmiş “bilimsel bir gerçek”miş gibi telkin etmektedirler. Ve kendilerini dinler üstü somut bir gerçeğin temsilcisi saymaktadırlar. Evrimci paganların bu aldatıcı iddiaları, onları diğer dinlerin üzerinde hayali bir konuma yerleştirmektedir. Buna göre, diğer dinler “subjektif inançlar”dır, ama evrim “objektif gerçek”tir. Bu aldatmacanın verdiği sahte otoriteyi kullanarak da, diğer dinleri kendilerine tabi olmaya çağırmaktadırlar. Evrimci bir argümana göre, diğer dinler, eğer evrimi ve onun doğurduğu kavramları kabul ederlerse, evrime dayandırılan her türlü sosyo-politik girişimi “ahlaki bir öğreti” olarak yaşamalarına izin verilecektir. Neo-Darwinist akımın en önemli birkaç isminden biri olan George Gaylord Simpson bunu şöyle ifade eder:


[gn_box title="GEORGE GAYLORD SIMPSON ŞUNLARI İTİRAF EDER" color="#333333"]Elbette dini olarak tanımlanan ve dini duygulara dayanan ve hala varlıklarını koruyan bazı inanç sistemleri vardır. Bunların evrimle uyuşmaları kesinlikle söz konusu değildir ve dolayısıyla duygusal etkilerine rağmen, entelektüel olarak savunulmaları mümkün değildir. Ancak duygusal alanda kalmaları şartıyla, ben bunların evrimle birarada var olabileceklerini savunuyorum. Bir başka deyişle, evrim ve doğru din birbirleriyle uyuşabilirler. KAYNAK [/gn_box]


Bu, şu demektir: Evrim ve onun üzerinde gelişen “bilimsel” öğretiler, diğer dinleri yargılama otoritesine sahiptirler. Bu dinlerin hangilerinin ya da hangi yorumlarının “doğru din” olarak kabul edileceğine karar vermek, evrimci bilime düşecektir. Doğru din denen şey ise, gözlemlenebilen evren hakkında hiçbir iddiası olmayan, sadece ve sadece insanlar arasındaki ahlaki kıstasları belirtmekle yetinen bir öğretidir. Gözlemlenebilen evren ile ilgili her türlü alan -yani pozitif bilimler, ekonomi, siyaset, hukuk vs.-ise, evrimci bilim anlayışı tarafından belirlenecektir.


Bu totaliter yaklaşım, kendi iman ettiği evrim teorisini somut bir gerçek gibi toplumlara empoze ederken, bir yandan da bilimsel çevreleri baskı altında tutar. Günümüz biyologlarının çoğu, söz konusu pagan dinine iman etmiş durumdadırlar, ama bu inancı paylaşmayanlar olursa onların da susturulması sağlanır. Bu sistem içinde evrim bir tabuya dönüşür. Evrimi reddeden bilim adamları yükselme imkanlarını yitirirler. Ünlü anatomi profesörü Thomas Dwight, bu durumu entelektüel bir diktatörlük olarak nitelendirerek şöyle der:


[gn_box title="THOMAS DWIGHT ŞUNLARI BİLDİRİR" color="#333333"]Evrim konusunda kurulmuş olan diktatörlük, meselenin dışında olanların tahmin edemeyeceği kadar despot hale gelmiştir. Sadece düşünce sistemimizi etkilemekle kalmıyor; aynı zamanda terör çağlarını aratan bir baskıyı da sürdürüyor. Acaba bilim dünyası liderlerinden kaç tanesi düşüncelerini aynen açıklayabiliyorlar.KAYNAK[/gn_box]



Evrim Bilim.com evrimci paganizm, paganizm, paganizm hakkında bilgi, paganizm nedir
Devamını Okuyabilirsiniz...