1 Eylül 2013 Pazar

Cumhuriyet Bilim Teknik Genlerle İlgili Deneyleri Saptırıyor

Cumhuriyet Bilim Teknik Genlerle İlgili Deneyleri Saptırıyor

11 Ağustos 2001 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinde “Deney Tüpünde Evrim” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda, proteinler üzerinde yapılan bazı deneyler anlatılarak, bu deneylerin evrim teorisinin delili oldukları öne sürülüyordu. Aşağıda, söz konusu yazıdaki bilimsel yanılgılar ortaya konmakta ve söz konusu deneylerin evrim teorisine bir kanıt oluşturmadığı açıklanmaktadır.


“Deney Tüpünde Evrim” başlıklı yazıda, bilim adamlarının “DNA Shuffling” olarak isimlendirdikleri bir yöntemden bahsedilmektedir. (İngilizce “Shuffling” kelimesinin Türkçe karşılığı “oyun kağıtlarını karıştırmak-karmak” anlamına gelmektedir. Yazıda bu ismin verilmesinin nedeni ise söz konusu yöntemde bir proteine ait DNA bilgilerinin karıştırılmasıdır.)


Bilindiği gibi, bir canlı vücudundaki her proteinin üretimini sağlayan bilgi, canlı hücresinin çekirdeğindeki DNA’da bulunur. Örneğin insan DNA’sı, 3,5 milyar harften oluşan bir bilgi bankası gibidir. Bir proteini oluşturmak için gereken bilgiler de bu 3,5 milyar harfin içinde bulunan bir grup harftir.


Söz konusu deneyde ise, bir proteini oluşturan bilgiler DNA’dan gen parçaları olarak kesilmiş ve bu genler birbirleri ile karıştırılmışlardır. Bu yolla proteini oluşturan genlerin birbirleri ile gelişigüzel birleşmeleri sağlanmıştır. Böylece birçok gen kombinasyonu elde edilmiştir. Bu genler tekrar o proteini üreten bakterilere aşılanmışlardır. Bakterilerin uygun ortamda gelişmeye ve üremeye bırakılması ile aşılanan genlerin ürünleri olan proteinlerin sentezlenmesi sağlanmıştır. Bunun sonucunda ise işe yarar proteinler tespit edilmiş, gerektiği durumlarda tekrar laboratuvar koşullarında birbirleriyle karıştırılmışlardır.


Günümüzde biyoteknoloji ve genetik mühendisliği alanında, özellikle ilaç veya insülin gibi proteinlerin üretiminde veya bazı enzimlerin reaksiyon hızlarını değiştirme gibi konularda kullanılan bu ve benzeri yöntemler, evrimciler tarafından evrim teorisinin bir delili gibi gösterilmektedir. Oysa bu çalışmaların evrim teorisi lehinde bir delil olması mümkün değildir. Genetik mühendisliği çalışmaları, “Rekombinant DNA” teknolojisinin gelişimi ile yürür. “Rekombinant” kelimesi ile, önceden ortamda var olan yapıların (burada genlerin) yeniden birleştirilmesi kastedilmiştir. Bu durumda, evrimcilerin öncelikle, genetik mühendisliğinin hammaddesi olan genlerin kökenini açıklayabilmeleri gerekmektedir. Oysa bilinen tüm evrimci yayınlarda bu konu hakkındaki açıklamalar birer masaldan öteye geçmemektedir. DNA’nın kökeni konusunda tam bir çıkmazda olan evrimciler, son bir umutla genetik mühendisliğinde kullanılan ve kesinlikle tesadüfe yer verilmeyen, yönlendirilerek hazırlanan çalışmalara bel bağlamışlardır. Oysaki evrim teorisi, canlı türlerinin sadece tesadüfi mekanizmalar ile oluştuğunu temel alan bir görüştür.


Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki yazıda da, genler üzerinde yapılan birtakım değişiklikler, “laboratuvarda evrimin bir aşaması oluşturuldu” gibi yanıltıcı bir şekilde duyurulmaktadır. Oysa başta da belirttiğimiz gibi bu ve benzeri deneylerin evrim teorisi ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.


Genetik Çeşitlenmeler, Tür Oluşumuna Yol Açmaz


Bu çok açık bir gerçektir, çünkü genetik mühendisliğinin temel alındığı deneyler ile yeni bir tür oluşturulmamakta, sadece aynı tür içinde farklı özellikler elde edilebilmektedir.


Örneğin, Cumhuriyet Bilim Teknik dergisindeki yazıda da, çamaşır suyunun soğuk suda da etkinliğini kaybetmemesi için yapılan çalışmalar örnek verilmiştir. Bu çalışmalar, Pseudomonas bakterisinde bulunan ve yağları çözebilme özelliğine sahip lipaz enzimlerinin, düşük sıcaklıklarda elde edilmesi esasına dayanır. Lipaz enziminin bilgisini taşıyan gen dizisi, çeşitli yöntemlerle daha küçük DNA parçalarına ayrılmaktadır. Daha sonra da bu parçalar gelişigüzel bir biçimde birbirleriyle birleşmeye bırakılmışlardır.


Bu deney, bir canlı türü içinde genetik değişimlerden ibarettir. Lipaz enzimine ait gen bilgisine yeni bir bilgi eklenmemekte, sadece enzimi etkin hale getiren sıcaklık derecesi düşürülmektedir. Bu ise, ne enzimin başka bir enzime ne de Pseudomonas bakterisinin bir başka tür bakteriye dönüşmesini sağlamaktadır. Buna “genetik çeşitlenme” (genetik varyasyon) denir ve bu çeşitlenme evrim teorisine hiçbir kanıt oluşturmaz.


Genetik çeşitlenmenin bakteriler düzeyinde pek çok örneği vardır. Sözgelimi, genetik mühendisliği çalışmalarında en çok kullanılan E. coli bakterisinin bir proteinine ait bilgiler, yukarıdaki yöntemle parçalanmakta, farklı eşleşmeler meydana getirilmekte ve böylece E. coli bakterisindeki bir proteine farklı özellikler kazandırılmaktadır. Ancak, burada kritik bir nokta vardır: Bu değişiklikler sonucunda, E. coli bakterisi hala E. coli bakterisi olarak kalmaktadır. Sadece, E. coli bakterisinin sahip olduğu bir özellik, örneğin bir enziminin etkin hale geldiği ısının derecesi değişmektedir.


Evrimciler ise, bu gerçeği bilmelerine rağmen biyoteknoloji ile genlerde yapılan değişiklikleri evrimin bir delili olarak sunmaya çalışırlar. Oysa, bu genetik değişikliklerin evrim teorisinin bir delili olabilmesi için, bu değişiklikler sonucunda bir genetik bilgi artışı olması ve farklı türlerin ortaya çıkması gerekmektedir. Çünkü evrim teorisinin temel iddiasına göre, türler, tamamen farklı özelliklere sahip başka türlere dönüşmektedir ve yeryüzündeki canlı türlerinin kaynağı bu değişimdir.


Laboratuvar deneyleri sonucunda elde edilen genetik çeşitlenmeler ise, bir canlı türünden tamamen farklı bir genetik yapıya sahip başka bir canlı türünün oluştuğu iddiasını açıklamaz. Genetik çeşitlenmede, sadece potansiyel veya mevcut genetik bilginin ortaya çıkması veya kaybolması söz konusudur.


Evrimciler genetik çeşitlenmeye “mikroevrim’ adını vererek, kasıtlı olarak bu gerçeği saptırmaya ve genetik çeşitlenmeyi evrimin delili olarak göstermeye çalışırlar. Bazı evrimcilerin iddiasına göre, genetik çeşitlenme, milyonlarca yıl içinde yeni bir türün oluşması ile sonuçlanır. Darwin’in iddiası da bu yöndedir.


Ancak genetik bilimi, evrimcilerin bu hayallerinin hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini ortaya koymaktadır. Çünkü, genetik çeşitlenmeye neden olan DNA’ların karışması, mutasyonlar, gen kombinasyonları gibi etkiler, sadece o canlı türünün sahip olduğu gen havuzu içinde gerçekleşir. Yani bu gen havuzuna yeni bir gen, başka bir deyişle farklı bir bilgi eklemek mümkün değildir. Sürekli karıştırılan oyun kartlarına yeni kartlar eklenmediği gibi, genlerin sürekli olarak birbirleri ile karıştırılmaları neticesinde yeni genler oluşmaz. 20. yüzyılın ünlü hayvan yetiştiricisi Luther Burbank da, türe bağlı kalma eğiliminin tüm canlıları belli bir sınır içinde tuttuğunu belirterek, türler arası değişimin olamayacağını açıklamıştır.



Evrim Bilim.com cumhuriyet bilim teknik, gen hakkında, genlerle ilgili deneyler

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder