27 Ekim 2013 Pazar
Yaratılış ile Bilim Arasında Nasıl Bir Bağlantı Vardır?
Evrim teorisi bilimsel bulgulara tamamen aykırı bir iddiadır. 19. yüzyılın ilkel bilim düzeyi içinde doğan teori, 20. ve 21. yüzyılda ardı ardına gelen bilimsel bulgularla çürütülmüştür.
Teoriye körü körüne bağlı kalan evrimciler ise, bilimsel dayanakları kalmadığı için, çareyi demagojilerde bulurlar. En çok başvurdukları demagojilerden biri ise, “yaratılış bir inançtır, bilimin alanına girmez” şeklindeki basmakalıp slogandır. İddialarına göre, evrim bilimsel bir teori, yaratılış ise bir inançtan ibarettir.
Oysa evrimcilerin yegane dayanakları olan bu “evrim bilimdir, yaratılış inançtır” tekerlemesi tamamen yanlış bir bakış açısından kaynaklanır. Bu tekerlemeyi tekrarlayanlar, bilim ile materyalist felsefeyi birbirine karıştırmaktadırlar. Bilimin, mutlaka materyalizmin sınırları içinde kalması gerektiğini, materyalist olmayan hiçbir açıklama yapamayacağını zannetmektedirler. Oysa bugün bilimin kendisi materyalizmi reddetmektedir.
Maddeyi İncelemek materyalist olmak değildir
Konuyu incelemek için önce materyalizmi kısaca tanımlayalım. Materyalizm Eski Yunan’dan beri var olan bir felsefedir ve maddenin yegane varlık olduğu varsayımına dayanır. Materyalist felsefeye göre, madde sonsuzdan beri vardır, sonsuza kadar da var olacaktır. Madde ötesinde başka hiçbir varlık da yine bu felsefeye göre yoktur. Bu bilimsel bir iddia değildir, çünkü deneye ve gözleme tabi tutulamaz. Sadece bir inançtır, bir dogmadır.
Ancak 19. yüzyılda bu dogma bilime karıştırılmış ve hatta bilimin temeli haline getirilmiştir. Oysa bilimin materyalizmi kabul etmek gibi bir zorunluluğu yoktur. Bilim evreni ve doğayı inceler ve herhangi bir felsefi sınırlandırma olmadan sonuçlar çıkarır.
Bu gerçek karşısında bazı materyalistler sıklıkla basit bir kelime oyununa sığınırlar. “Bilim sadece maddeyi inceleyebilir, demek ki maddeci, yani materyalist olmak zorundadır” derler. Evet bilim sadece maddeyi inceler, ama “maddeyi incelemek” ile “materyalist olmak” çok farklı şeylerdir. Çünkü maddeyi incelediğimizde, bu maddede, maddenin kendisi tarafından meydana getirilemeyecek kadar büyük bir bilgi ve yaratılış olduğu sonucuna da varabiliriz.
Örneğin bizden önce bir insanın girip girmediğinden emin olmadığımız bir mağara düşünelim. Bu mağaraya girdiğimizde eğer sadece toz, toprak, taşlar vs. bulursak “bu mağarada sadece gelişigüzel dağılmış maddeler var” diye düşünebiliriz. Ama eğer mağaranın duvarlarında çok büyük bir ustalıkla çizilmiş, göz kamaştırıcı resimler varsa, o halde “bizden önce burada akıllı bir varlık bulunmuş, burada eserler meydana getirmiş” diye düşünürüz. O akıllı varlığı hiç göremeyebiliriz, ama varlığını eserlerinden anlarız.
Bilim materyalizmi çürütmüştür
Bilim de işte bu örnekteki yöntemle doğayı incelemektedir. Eğer doğada gerçekten sadece maddesel etkenlerle açıklanabilecek bir düzen olsaydı, o zaman bilim materyalizmi onaylayabilirdi. Ama çağdaş bilim, doğada asla maddesel etkenlerle açıklanamayacak bir düzen olduğunu, tüm maddeye hakim bir Yaratıcının varettiği kusursuz bir yaratılışın hakim olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Örneğin tüm gözlem ve deneyler, maddenin kendi kendine hayat oluşturamadığı, dolayısıyla hayatın metafizik bir yaratılıştan kaynaklandığını ispatlamaktadır. Bu yöndeki tüm evrimci deneyler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Asla cansız maddeden canlılık üretilememiştir. Amerikalı evrimci bir biyolog olan Andrew Scott, ünlü New Scientist dergisinde bu konuda şu itirafı yapar:
Hayatın kökeni spekülasyon ve tartışmaya dayalıdır, çünkü materyalist dogma hayatı maddenin bir ürünü saymaktadır. Oysa bilimsel veriler maddenin böyle bir yeteneği olmadığını göstermektedir. Bu konuda tanınmış bir isim, bilime olan katkıları nedeniyle İngiliz hükümetinden “Sir” ünvanı almış astronom ve matematikçi Prof. Fred Hoyle şu yorumu yapıyor:
Aslında materyalizmin çıkmazı daha da büyüktür. Madde, bırakın kendi kendini oluşturmayı, insan bilinciyle birleştiği zaman bile hayat oluşturamamaktadır. Çünkü bugün insanlık, tüm bilgi ve teknoloji birikimine rağmen cansız maddeden hayat üretememektedir.
kısaca özetlediğimiz gerçek, maddenin kendi kendine hiçbir şekilde yeni bir madde ve bilgi oluşturamayacağı gerçeğidir. Oysa evrende ve canlılarda, olağanüstü derecede kompleks yaratılış delilleri ve olağanüstü bir bilgi yer almaktadır. Bu da bize, evrendeki ve canlılıktaki bu kusursuzluğun ve olağanüstü bilginin, tüm maddeye hakim olan, maddeden önce de var olan, sonsuz güç ve akıl sahibi olan Allah’ın eseri olduğunu gösterir.
Dikkat edilirse, bu tamamen bilimsel bir sonuçtur. Bir “inanç” değil, evrenin ve canlıların gözlemlenmesiyle anlaşılan bir gerçektir. İşte bu yüzden, evrim teorisi savunucularının ortaya attığı “evrim bilimseldir, oysa yaratılış bilimin alanına girmeyen bir inançtır” şeklindeki iddia, yüzeysel bir aldatmacadan ibarettir.
19. yüzyılda materyalizmin bilime bulaştırıldığı, bilimin materyalizmin dogmalarına göre çarpıtıldığı doğrudur. Ama 20. ve 21. yüzyıldaki gelişmeler, bu köhne felsefeyi yerle bir etmiş ve materyalizm tarafından gizlenen yaratılış gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
Evrim Bilim.com bilim, bilim adamları, bilim nedir, bilim teknik, bilim ve materyalizm, bilim yaratılış, bilim yaratılış diyor, bilimde yaratılış, bilimsel yaratılış, yaratılış ve bilim, yaratılış ve bilim siteleri
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder